Türk Anneleri vs. Batılı Anneler
Biri Elma, Biri Armut
Son zamanlarda Batılı
anneleri göklere çıkarıp Türk annelerini yeren, neden bu gavur çocukları bu
kadar akıllı-uslu da bizimkiler embesil başlıklı yazılar beni çok germeye
başladı.
Bu farkları irdeleyip
özümseyecek akla sahipsin madem, neden her iki kültürdeki iyileri alıp da
uygulamıyorsun? Neticede seni de beni de hep Türk anneleri yetiştirdi, hepimiz
mi manyak çıktık anlamadım ki!
Ah bu batılılar ah!
Birbirlerine karşı saygılı, her şeye teşekkür edip kibarlıklarını yerine
getiriyorlarmış da, çocuk parklarında herkes sırasını bekliyormuş da kimse
kimseyi ittirip kaktırmıyormuş da. Eyvallah ama, dünyanın canına okuyan da,
sömüren de, katliamlar yapan da bunların babaları dedeleri değil sanki! Etliye
sütlüye dokunmayan, hiç savaş nedir bilmeyen, kimsenin hakkını yemeyen, masum
yerlilerden bahsediyoruz adeta!
Şimdi o çok beğendiğin,
imrendiğin batılı turistler üç çocukla dünyayı nasıl geziyorlar anlatayım mı?
Bi kere senin kadar temiz
değiller, gerçekten bak. Sana bana pis derler ama yerde emekleyen bebek,
kapının kenarındaki ayakkabılara ulaşıp bi zafer edasıyla onların altını üstünü
yalar, anne ona sevgiyle bakar, 1 yaşındaki çocuk masada makarnalarını yerken
yarısını yere düşürür, anne gelir eliyle yerdeki makarnaları toplar ve biricik
evladının tabağına geri koyar, ardından sevgiyle bakar, 2 yaşındaki çocukları
kum havuzunda oynarken kum dolu kovayı ağzına diker, içindekilerin yarısını
yutar, anne yerinden kalkar, öyle feryat figan yapmaz, gelir çocuğun elindeki
kovayı sevgiyle alır, üzerine de bir bardak su verir. Anne, bebesini sabahleyin
arabadan çıkardığı pusetiyle yuvaya getirir, oradan çıkarır ve yere bırakır,
çocuk emekleyerek diğer sümüklülerin arasına karışır –çünkü batılı yuva
öğretmenleri çocukların sümüğünü silmez, o sümükler bütün gün burun ve üst dudak
arasında gider gelir-. Akşam çocuğu almaya gelir, çocukta bi mutluluk, anasına
doğru koşar adım gelir, gülücük atar, bacaklarına yapışır, anne kucağına filan
almaz ha, sevgiyle bakar, öpücük zaten hak getire. Eve dönerken sokaktaki
çamurlu yağmur suyunda oynar, donuna kadar ıslanır, anne sevgiyle bakar, üstü
başı kirlenmiştir tabi, ertesi gün aynı kıyafetle yollar okula. Muzu kabuğuyla
yer, anne sevgiyle bakar, metronun camını yalar, anne sevgiyle bakar, umumi
tuvalete yalın ayak gider, anne de zaten yalın ayaktır, bakmaz bile, emziği at
bokuna düşer, anne alır yerden, geri verir ağzına, sevgiyle bakmayı da ihmal
etmez.
Bebek arabasında elinde
tavuğun kemiğiyle uyuyakalmış çocuk gördüm ben ya, kemirmiş kemirmiş uykuya
yenik düşmüş, üst baş ketçap içinde, ağzından lokmasının yarısı düşmüş, ve anne
baba o yağlı kemiği almamış çocuğun elinden! Ev temizliğine hiç girmiyorum
bile, o ayrı bi yazının konusu.
Sen istiyorsun ki, çocuğum
temiz olsun, mis gibi koksun, pırıl pırıl giyinsin, yağlı elleriyle saçını
başını ellemesin, bitlenmesin, herkesin tükürdüğü yerlerde emeklemesin, yatağı
çarşafı ütülü olsun. Sümükleri burnunda, terleyerek ıslattığı kıyafetleri
üzerinde kurumasın. Şimdi, çocuk, ev, üst-baş vs. temizliği için harcadığın
zamanı bi düşün, işte batılı annenin bu kadar fazla zamanı var. Sen sarılırsın,
öpersin, bi daha öpersin, bi daha öpersin, gıdıklarsın, o güler, sen gülersin,
canını çıkartana kadar sıkıştırırsın yavrucağını. Şimdi bu durum belki
toplumsal bir manyaklık, ne derseniz deyin, ama batılı annenin bunlar içinden
gelmediği için, çocuklarda gereksiz bi şımarmama durumu da var ayrıyeten.
Sonra gelelim batılı
annenin disiplinine, yatak saati beliymiş de, yemekten önce tatlı yokmuş da...
Batılı anne rejimi de senin gibi yapmıyor, ‘amaaan, bi lokmadan bişey olmaz’
diyip dolmaları lüp lüp götürmüyor mesela, kadın her sabah şeytan dürtmüş gibi
5’te kalkıp koşuyor! Bi kere onların haftanın her günü ne yiyeceği, hangi günü
dışarıdan yemek söyleyecekleri, hafta sonu ne yapacakları filan belli,
adamların hangi gün seks yapacağı bile belli ayol, haftalık programlarında
yazılı. İş çıkış saatleri yuvanın bitiş saatine denk. Her şey düzenli; trafikte
takılmak yok, yağmur yağdı yolları su bastı derdi yok, ‘hayatım iş uzadı, biraz
gecikeceğim, yemeğe bensiz başlayın’ mesajı çeken koca yok, sen işteyken çocuğu
yuvadan almak durumunda kalan anane dede yok, çat kapı gelen misafir yok –zaten
gelen misafir hiç yok, bırak çat kapısını-, sen neyin disiplininden
bahsediyorsun? Disiplin için düzen gerekir, düzen içinse bi alt yapı. Sen
istediğin kadar o çocuk saat 8’de yatacak de, babası işten geç gelir, yan komşu
yemek öncesi yeni pişirdiği nefis çikolatalı kekten getirir, annen arar bi saat
telefonda tutar, kardeşin uğrar çocukları seveceğim diye tutturur, bunlar
olmadı, elektrik kesilir, sular gider, şofben bozulur, illa ki bir şey olur ve
o çocuğun uyku mundar olur, 9’a doğru sızar. Böyle bilinmezlik denklemleri yok
ki batılı annenin uğraşması gereken, kafa rahat bi kere.
Demem o ki, şartlar aynı
değil ki annelikleri kıyaslayalım.
Yorumlar