Melbourne Gerçekleri Volume 1
Dakka başı neden kendimi dişçide buluyorum?
Buralara yaz geldi, ama tuhaf bir yaz, bi gün hava 30
derece, ertesi gün 15. Geldiğimden beri 2 dişim kırıldı, kesin bu saçma hava
değişimine yoruyorum ben, metal dolgular bi genleşiyor bi daralıyor sonra dişi
patlatıyor. Bu teorimi dişçi arkadaşa anlattım, yazık kız bozuntuya vermedi,
‘hmm olabilir’ dedi ama benim bu efsane bilimsel çıkarımıma bi tarafıyla
güldüğünden eminim.
Neden mi hippi gibi giyiniyorum?
Yaz geldi gelmesine ama insan bi rahatlayamıyor ki, böyle
yaz yağmuru filan da olmuyor tatlı tatlı, bi anda buz kesiyor hava. Ya, insan
bi gün içinde klimanın hem ısıtma hem soğutmasını kullanır mı? Ne giyeceğimi
şaşırdım artık. Hippiler gibi giyiniyorum, ayakta sandalet içine çorap (gülmeyin)
-gün içinde çıkabilir-, etek var ama altında –ne olur ne olmaz- bi tayt, illaki
boyunda bi fular, üst üste alt alta bi ton giysi, rengarenk.
Neden Avustralya hiçbir yere benzemiyor?
Bi yere benzemiyor, çünkü burası her yere benziyor. Bir
sokak buram buram köri kokarken köşeden çarşaflılar çıkıyor, simsiyah Afrikalı
bir kadın bembeyaz bir gelinliğin içinde düğün çiçeğini fırlatıyor, her köşe
başından çıkan çekik gözlüler alkışlıyor, dükkanlarda Çince karakterler,
festivallerde her milletin yemekleri yan yana, Arjantin barbeküsünden, Fransız
‘pancake’ine, Japon suşisinden, Taiwan patetes kızartmasına, Türk gözlemesinden
Amerikan burgerine hepsi yan yana, kokuları birbirine karışmış. Bu nedenle
burdaki hisler de böyle, ne kokusu ne tadı belli, her şey ortaya karışık, ne
yiyeceğine karar veremeyenler için icat edilmiş karışık ızgara tabağı gibisin
Avustralya!
Yorumlar