Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PAPATYA TARLASI

(2000) Dün gece yine uyuyamadım.Yatağın her köşesinde beni uykumdan edecek birşeyler buldum. Hiçbir köşeye kıvrılamadım. Uykusuzluktan gözlerim ağrıyor, başım  çatlıyordu. Kalktım, kendime bir fincan çay koydum, tekrar odama döndüm. Bir süre göğün boşluğunda parlayan yıldızları seyrettim. Gözlerim tepeye dikili öylece ne kadar kaldım hatırlamıyorum. Çayım soğumuş, içemedim. Gecenin karanlığında bir ses duydum. Ta uzaklardan gelen çok tiz ve net bir sesti bu. Beni çağırıyordu. Hiç tereddüt  etmeden montumu alıp dışarı fırladım. Bir süre yürüdüm, sonra koştum, tekrar yürüdüm, oturup dinlendim, sesi dinledim, koştum, koştum... Hep o sese doğru  koştum. Ben gittikçe ses uzaklaşıyordu. Sesi sadece  kulağım duymuyor, tüm bedenim duyuyordu. Damarlarımda hissediyordum bu sesi. Koşarken ormana daldım. Çok korkunçtu. Ama korkmadım. Çünkü sesin beni koruyacağından emindim. Bana birşey olamazdı, çünkü bana sahip çıkan bir ses vardı

Biz aslında geçmiştik

(2000) Düşünsene, belki de hakikaten sadece başkaları vardı. Ve sen yoktun. Ve ben de yoktum. İkimiz yoktuk, şu koskoca evrende belki de hiç varolmamıştık. Veya gelecektik. Yaşadıklarımız daha yaşanmamıştı ve belki de yüzyıllar sonra yaşanacaktı. Veya biz sadece başka gezegenlerdeki yaşanmışlıkların suretiydik bu yalancı dünyada. Varolduğumuzu sanıp, gerçekmişiz gibi hiçbir şeyden habersiz yaşıyorduk. Biz geçmiştik aslında. Işık, ses ve görüntünün uzayda yer değiştirmesini düşünürsek hepsi de zaman isteyen şeyler. Belki biz seneler önce yaşamış bir uygarlığın dünyaya daha yeni ulaşan izdüşümleriydik. Hayaldik. Biz bir yaşanmışlıktık. Geleceğimiz çoktan çizilmişti, ama bilmiyorduk. Bilemezdik. Biz bu dünyada varolan sahte suretlerdik yalnızca. Geçmişin birer gölgesiydik. Belki de biz ölmüştük bile. Ama burda, bu dünyada, şu an, hissettiğimiz şu gerçeklikte yaşadığımız -en azından yaşadığımızı sandığımız, kendimizi kandırdığımız- kesin. Ve de ne güzel ki diğer g