Yayılmacılık
Avustralya’da yüzmeye deniz kenarına gittik. Tabi oralarda plaj boyunca şemsiye dikip altına şezlong sererek yayılan işletmelerden yok. Sahiller uçsuz bucaksız kum, tek bir çivi çakılmamış. Haliyle biz de şemsiyemizi ve piknik sepetimizi alıp öyle gittik. Baktım şemsiyemizin gölgesi ufacık bir daire, yetmedi tabi. Kafam gölgede olsa, ayaklar güneşte kalıyor, ayakları gölgeye çeksen kafa yanıyor. Kalktım, biraz şemsiyeyi eğdim büktüm, kenarına belimden çıkardığım pareoyu bağladım, diğer ucunu da bi taş buldum ona tutturdum ve gölgeyi büyüttüm. Oh dedim yayılabilirim, güneşte kalan çantaları filan da altına aldım. Sonra çevremize bi baktım ki herkes şemsiyesi ve altındaki ufak daire şeklindeki gölgesiyle mutlu, kimsede benim gibi bir gölge büyütme fantezisi yok. Böyle sağından solundan ip çekip çarşaf gererek alanı genişleten yok biz Türklerden başka. Bize nedense yetmiyor. Sahil beldelerimizdeki yazlıkları düşünün hele. O koca balkonlar hayatta yetmez, mutlaka bi uzatılır, uzayınca üst