NEDEN KONTRATIMI İMZALAYAMIYORUM?
Nedeni basit:
Çünkü o aşamaya gelmek için sonu dipsiz bir kuyu olan okulun çalışanları için hazırladığı ‘training’ (eğitim)
web sitelerindeki yüzlerce sayfalık bilgiyi süzmeli, anlamalı, pekiştirmeli,
içselleştirmeli ve ardından bunlarla ilgili olarak sayfalar dolusu testlerimi
yapmalı, geçerli notları almalı, bunları müdürüme imzalatmalı ve yine başka bir
ton formla beraber insan kaynaklarına teslim etmeliyim.
Bu eğitimlerde neler yok ki. Rektörün dekanın bilgileri, okulun 2050 için ileriye
yönelik amaçları planları, iş dağılımı, kim ne yapar neyden sorumludur gibi 100
sayfaya yakın bilgi, maaş bordrosu görüntülemesi, ve daha önemlisi maaş
bordrosunu anlaması,...
Fırsatta eşitlik ilkesi var mesela. Kısaca herkes dil, din, renk, ırk,
eşittir, her hangi bir nedenle ya da bir şekilde ayrım yapılacak olursa bunun
yaptırımları vardır. Yani hiç kimse hiç kimseyi sen türksün kürtsün yok senin
şiven farklı teninin rengi koyu falan diye ayrımlaştıramıyor ki bu durum sadece
üniversitede değil ülke genelinde böyle. İnsanlar resmen sana ‘nerelisin’ diye
sormaya utanıyorlar. Bizim de en sevdiğimiz sorudur ha ‘nerelisin’. Daha
kültürümüzün göbeğinde ötekileştirme var bizim. En komik bulduğum ise, sonuçta
buradakiler de insan ve birilerinden bahsederken şayet isim bilmiyorlarsa
birilerinin fiziksel özelliklerinden bahsederek tanımlamaya çalışıyorlar; uzun,
kısa, şişko, çekik gözlü gibi. Misal geçen bir öğrencim bir başka öğrenciden
bahsederken ‘hani o Asyalı vardı ya’ diye söze başladı, sonra yaptığı gafı fark
edip hemen arkasından ekledi ‘yanlış anlaşılmasın sakın, ırkçı falan değilim’. Eğer
ötekileştirdiklerini fark ettiklerinde bunu kasıtlı yapmadıklarını mutlaka
belirtiyorlar. Bizim ‘gavur’ konseptini bi duysalar kafayı yerler herhalde.
Öğrenmem gereken bir diğer konu ‘sexual harassment’ (cinsel taciz). Bire
bir şu örneği vermişler, iş yerinde iki erkek arkadaş mutfakta kahve alırken
kendi aralarında konuşuyor, birinin hafta sonu ‘date’i varmış, diğeri de
soruyor ‘hafta sonun nasıldı, hatuna çaktın mı bari’ diye, o sırada mutfağa bir
başka kişi girip de bu konuşmayı duyarsa bu cinsel taciz midir değil midir
–test sorusu-. Laf atma taciz olur, belden aşağı konuşma tahrik olur. Artık işi
o raddeye getirmişler ki, resmen biriyle konuşmaya çekiniyorsun, selam
vereceğim derken tek kaşı kaldırdım, iş attım zanneder de beni şikayet eder mi,
odadaki elemana gülümsedim acaba kuyruk mu sallamış oldum, garipsedi mi. E onlar da farkında sanırım ki, eğitimin en sonuna da eklemeden
geçmemişler, ‘tabi ki iş yerinde karşı cinslerin arkadaşlık yapması mümkündür,
bunda bir sakınca yoktur’ diye.
Bir diğer –en sevdiğim kısım- ise ‘güvenlik’. Bu konu burada her şeyin
ötesinde. Birinin gözüne bir şey kaçarsa, elektrikler kesilirse, bir alet
bozulursa, birisi uygunsuz bir harekette bulunursa, gibi uzayan bir liste
durumlarında ne yapılmalı, kime başvurulmalı, hangi form doldurulmalı, o
konuyla alakalı form nasıl doldurulmalı, daha neler neler...
Okulun sağında solunda uyarı stickerları; ‘sandalye oturmak içindir (diyor
ki üzerine çıkmayın, düşüp kafayı gözü yarmayın) ya da ‘topuklu çizme hava
atmak içindir’ (gel adam ol düz ayakkabı giy, sonra topukluyla düşüp de oranı
buranı kırma). Evden çıkıp yürümeye korkar oldum. Adamlar resmen okulun web
sitesine merdivenlerden yüzüstü düşüp yere kapaklanmış, dosyaları belgeleri
yerlere saçılmış bir adamın resmini koyup yanına da yürürken, merdiven inip
çıkarken dikkatli olun diye yazmışlar. Hayır neyin önlemidir bu, ben
merdivenden düşsem, aaa siz bana demediniz ama merdivenden inerken dikkatli ol
diye dava mı açacağım.
Masada nasıl oturup kalkmamız gerektiği, göz bilgisayar hizası, dirsek
klavye uyumu, sandalyenin sırtını ayarlama bilgisi, hatta bilgisayar başında
uzun oturanlar için ayağa kalkıp yapmamız gereken kısa esnetme hareketlerinin videosu
bile mevcut.
Viip Viip sesi gelirse yangın alarmı var aman dikkat, Vuup Vuup sesi
gelirse hemen binayı terk et. (Bunlar elbette ki bilinmesi ve öğretilmesi
gerekli şeyler, dalga geçiyorum falan eyvallah ama bir Türk için de komik
şeyler kabul etmek gerekir ki)
Her şey buraya kadar iyi hoş, ama beni benden alan bombacı dayanışması
eğitimi oldu. Şayet bomba ihbarı alırsak telefondaki bombacıya sorulması
gereken soruların listesi var yahu, hatta bu formun çıktısını alıp telefonun
yakınlarında bir yerde bulundurun diyor. Biri arıyor telefonla, binaya bomba
koydum diyor, hmm bir dakika bir form olacaktı diyip ona uzanıyor ve
sorularınıza başlıyorsunuz, nereye koydun, ne zaman patlayacak, neye benziyor,
nasıl bir malzeme kullandın, nasıl patlatmayı düşünüyorsun, neden yaptın bunu,
adın ne, şimdi neredesin vs. Bu soruları sorarken bir de sesinden ve
konuşmasından aksanını, diksiyonunu filan analiz etmemiz, arka plandaki sesler
neler onları not almamız öneriliyor. Düşünün iş yerindeyken biri arayacak
binaya bomba koydum diyecek, ben ‘anaaam bomba vaaaar’ diye kaçmak yerine,
sakin sakin adama anket yapacağım telefonda. Medeniyet bu olsa gerek!
İşte tüm bunlardan bir de sınava girince iş uzadı. (Yazı bittiğinde
kontratı imzalamıştım, hayırlı olsun)
Yorumlar