Avrupa’yı Bitirmek
10 Eylül
“Sziget, Radiohead”, “Delft Macerası”, “Fareler ve İnsanlar Aynı Yatakta”, “Prag’a Gidememek”, ya da “ Keraneler Sokağında Balkabağı Çorbası” gibi hikayelerin ardından sanırım Avrupa’nın son hikayesine geldik.
Diyeceksiniz ki, sen de amma abarttın, alt tarafı bir aydır ordasın. Evet, doğru. Fark ettim ki Avrupa bir aylıkmış zaten –seyahat için-. Hele de yalnız başınıza yollardaysanız bir ayda tükenme noktasına geliyor.
Şöyle ki, artık yaya geçitlerindeki kırmızı ışıklarda siz de diğerleri gibi araba olmasa dahi bekler olduysanız, çay poğaça yerine kahve kuruasanla öğünleri geçiştirmeye alıştıysanız, başlarda “small” la başladığınız kahvenin boyutu normalde asla bitiremeyeceğiniz “medium” a çıktıysa ve artık sokaktan geçen güzel erkekler yolunuzu değiştirmenize neden olmuyorsa, mimari harikası asimetrik binalar ağzınızı açık bırakmıyorsa, her köşe başındaki modern heykeller artık ilginizi çekmiyorsa, fotoğraf makinenizi çoktan omzunuzdan düşürdüyseniz ve kullanılmamış slaytlar toz olmaya yüz tutmuşsa, artık ne yönünüzü bulmak ne de bilet almak için kimseyle muhatap olmadan kendi işinizi hallediyorsanız, Tuna nehrinin kenarında memeleri yayıp çekinmeden güneşleniyorsanız, metroda giderken meraklı gözlerle insanları incelemek yerine kenarda asılı duran dergileri açıp okumaya başlamışsanız ve artık iş bulma sayfalarına göz atıp hatta bir tanıdığın yanında saati 7 Eurodan iki saat kağıt katlayıp CD içine yerleştirerek 15 Euro kazandıysanız, evet evet Avrupa’yı bitirmişsiniz artık.
İnsanın tekrar tekrar kendini keşfetmesi güzel şey. Karın tokluğuna hayatım boyunca her gün yazabilirim sanırım.
“Sziget, Radiohead”, “Delft Macerası”, “Fareler ve İnsanlar Aynı Yatakta”, “Prag’a Gidememek”, ya da “ Keraneler Sokağında Balkabağı Çorbası” gibi hikayelerin ardından sanırım Avrupa’nın son hikayesine geldik.
Diyeceksiniz ki, sen de amma abarttın, alt tarafı bir aydır ordasın. Evet, doğru. Fark ettim ki Avrupa bir aylıkmış zaten –seyahat için-. Hele de yalnız başınıza yollardaysanız bir ayda tükenme noktasına geliyor.
Şöyle ki, artık yaya geçitlerindeki kırmızı ışıklarda siz de diğerleri gibi araba olmasa dahi bekler olduysanız, çay poğaça yerine kahve kuruasanla öğünleri geçiştirmeye alıştıysanız, başlarda “small” la başladığınız kahvenin boyutu normalde asla bitiremeyeceğiniz “medium” a çıktıysa ve artık sokaktan geçen güzel erkekler yolunuzu değiştirmenize neden olmuyorsa, mimari harikası asimetrik binalar ağzınızı açık bırakmıyorsa, her köşe başındaki modern heykeller artık ilginizi çekmiyorsa, fotoğraf makinenizi çoktan omzunuzdan düşürdüyseniz ve kullanılmamış slaytlar toz olmaya yüz tutmuşsa, artık ne yönünüzü bulmak ne de bilet almak için kimseyle muhatap olmadan kendi işinizi hallediyorsanız, Tuna nehrinin kenarında memeleri yayıp çekinmeden güneşleniyorsanız, metroda giderken meraklı gözlerle insanları incelemek yerine kenarda asılı duran dergileri açıp okumaya başlamışsanız ve artık iş bulma sayfalarına göz atıp hatta bir tanıdığın yanında saati 7 Eurodan iki saat kağıt katlayıp CD içine yerleştirerek 15 Euro kazandıysanız, evet evet Avrupa’yı bitirmişsiniz artık.
İnsanın tekrar tekrar kendini keşfetmesi güzel şey. Karın tokluğuna hayatım boyunca her gün yazabilirim sanırım.
Yorumlar