Cruise’da tipik bir yemek gecesi

(Önceden belirtmeliyim ki, hikaye gemide zevk-ü sefa süren bir yolcu değil de, bayağı ağır şartlar altında çalışan bir ‘crew member’ fotoğrafçı tarafından tasvir ediliyor.)


İçinde bilumum lensin, tripodun ve şemsiyelerin bulunduğu eşek ölüsü ağırlığındaki fotoğraf çantalarını beşinci kata taşımış, önünde fotoğrafların çekileceği arka fonu taşıyacak metal ayakları geminin sağına soluna çarpıtarak sürümüş, devasa bir rulo halinde muhafaza edilen fonu da kollarım kopuncaya ve nefesim kesilinceye dek ardımdan sürümüş, daha fazla dayanamamış, mola vermiş, aşçı arkadaşlardan biri imdadıma yetişmiş, geri kalan kısmı da o taşımıştı. Şimdi de kendimden bir metre daha uzun olan ayakların üzerine arka fonu takmam gerekiyordu. Fizik olarak imkansız olarak nitelense de, müdürüm bana kendimi biraz daha zorlamam gerektiğini öğütledi. Olur dedim.

Sonunda yemek salonu önündeki geçici stüdyoyu kurdum. Amaç, yemeğe giden kokoşların muhtemelen tatile getirdikleri en güzel kıyafetlerini giydikleri bu gece, boy boy fotoğrafını çekmek. Malum, yemek öncesi herkesin ruju makyajı tam, daha göbekler şişmemiş, kadınlar kendilerini daha güzel hissediyor, henüz o tatlıdan iki tabak yemiş olmanın vicdan azabı yok. Bu nedenle ‘aç’ insanların yoluna çıkarak onları kollarından tutup sürüklemem, fonun önünde durdurmam, uygun pozisyona sokmam ve vakit kaybetmeden deklanşöre basmam gerek. Laba en az üç makara bitmiş filmle dönmeliyim. Daha azla dönersem lab müdürüm haşlayacak.

Ve ilk çifti yakalıyorum, şöyle buyurun, harika… Ayaktayız, beyefendi hanımefendinin elini tutsun lütfen, hanımefendininki üstte olsun (Fotoğrafçılığın belli kuralları vardır, erkek koca elleriyle bayanın elini ve yüzüğünü kapatmamalı, kadının eli üstte olmalı, kısaca o parmaktaki pırlanta illa görünmeli… Google’a Kate Middleton yazın bakın, istisnasız her boy fotoğrafında Lady Di’den yadigar kalan o koca mavi yüzüğü görürsünüz parmağında. Kadın yok da sanki sadece o yüzüğü taşımak için var gibi)… Bir tane daha alalım lütfen, şimdi bayan bana doğru dönsün, erkek arkasından ona destek olsun, (dayamayalım), dirsekten tutalım beyefendi, dirsekten, aşağı beyefendi, dirsek dirsek!, (şu kahrolası koca çirkin ellerini aşağı indirsene be adam, haaaah sağolasın), işte oldu.. Klik.

Bu süreç 45 dakika filan sürüyor. İşim biter bitmez de o sandalyeye çıktığımda bile parmaklarımın ucuyla yetiştiğim arka fonu geri sarmak zorundayım. Neden? Yoksa birileri gelip önünde kendi kameralarıyla birbirlerini çekebilirler. O zaman ne olur? Biz kendi çektiğimiz fotoğrafları satamayız.

Sonra doğruca bi alt kattaki ve -şanssızlık bu ya- geminin ta diğer ucundaki laba koşup filmleri teslim etmem ve yemek odası seansı için silahlanmam gerekiyor. Flaşı monte et, adaptörü beline bağla, zum lensi tak, cebine on makara sıkıştır. Aman ağzın kokmasın, hemen bir tane tictac atıver ve haydi yallah tazyik tekrar beşinci katın son bölümü ‘dining room’a.

Siyah takımlarımız ve papyonumuzla man-in-black edasıyla yürüyen bir katil çetesi gibiyiz. Hızlı adımlarla yan yana ilerliyoruz. Ateşlemeden önce kısa bir toplantı. Tam bir saatimiz var. Kurbanlar önceden paylaşılmış. Siz ikiniz pencere kenarındakileri alın, biz ikimiz de ortadaki masalarla ilgileneceğiz. Bu sefer kaptanın masasını ben alıyorum. O önemli bir ayrıntı. Cruise gemisinde yolculuk etmiş olanınız bilir, kaptan orada bir ‘celebrity’dir ve genelde ortadaki büyük masalardan birinde oturup yolcularla sosyalleşir. Tüm yolcular da kaptanlı bu fotoğraftan ister.

Sonra klasik hikaye…
İyi akşamlar efendim, nasılsınız? Hep barebar bir fotoğrafınızı alalım. Klik. Biraz daha yakın durun lütfen, gülümseyin, işte şimdi oldu. Klik. Evet çok güzel, bir daha alalım. Klik... Şimdi de teker teker, evet önce hanımefendi. Hmm.. kolyeniz ne kadar da hoş, beyefendi mi hediye etti... (bunlar hep eğitimde öğretilen şeyler, benim cümlelerim değil inanın) aman da ne zevklisiniz... Şimdi de beyefendiyi alalım, klik... evvet harika, şimdi beraber, biraz daha yaklaşın, kafalar birleşsin, koca bir gülümseme, teşekkürler, afiyet olsun. Veee yan masa.. İyi akşamlar.. Gülümseyin, klik. Şimdi de bu güzel çiftin birlikte bir fotoğrafı için beyefendiyi hanımefendinin arkasına alabilir miyiz.. teşekkürler (Eşiniz, karınız, kocanız diye hitap etmiyoruz, adam sevgilisiyle kaçamak yapıyor olabilir, gücendirmeyelim). Ellerinizi bayanın omzundan çekin lütfen, bayanın omuzlarını kapatmayalım (Erkekler genelde ellerini askerlik arkadaşlarına sarılıyorlarmış gibi yanlarındaki bayanların omzuna atar, onları bu alışkanlıklarından vazgeçirmeniz gerekir. Çünkü askılı elbiseli bir kadın zarif omzunun koca bir elle kapatıldığı bir fotoğrafı asla almak istemez de ondan).. Ayy film bitti... bir saniyenizi alacağım.. evet, çok hızlıyımdır.. (gülüşmeler).. Yemeğiniz nasıl, güzel mi? Beklettiğim için kusura bakmayın… (Bu hızlıca film değiştirme işi askerlikte şarjör değiştirme işine benzer bir şekilde eğitimlerde pratik olarak üzerinden geçildi) Hazırım, nerede kalmıştık? Bulundukları anı dondurmam ve onları ölümsüzleştirebilmem için önümde safça dikilip tetiği çekmemi bekliyorlar…

En son kimi öldürüyordum, pardon kimi çekiyordum (Bir hatırlatma, ingilizcede ‘shoot’ kelimesi hem ‘ateş etmek’ hem de ‘çekim yapmak’ anlamında kullanılıyor).. Kaptanın masasındayız. Şimdi hepinizi birden alalım lütfen, koca bir grup fotoğrafı olsun, bu muhteşem tatilde kimlerle yemek yediğinizi hatırlamak istemez misiniz… Gülümseyin, ve klik. Teşekkürler. Galerimiz dördüncü katta, yemekten sonra hepinizi bekliyoruz. Afiyet olsun.

Garsonların arasından kimseye çarpmadan usulca sıyrılıp sessizce hallediyorum işimi an’ları öldürerek. Misafirler her şeyden habersiz yengeçlerini yiyip şaraplarını yudumlarken, onlar fark etmiyor ama arkada garsonlar, komiler ve fotoğrafçılar arasında büyük bir iş bölümü ve dayanışma var. Garson fotoğraf karesine girmeyecek, fotoğrafçı tepsileri devirmeyecek, ve her iki taraf da olabildiğince hızlı işini halledecek.

Ve ilk oturum bitiyor, ikinci raund başlayacak. Tekrar dördüncü kata laba doğru bir koşu başlıyor. Makineleri değiştir. Adaptör, flaş, lens, on makara daha, tekrar yukarı, tekrar merhaba, tekrar klik. Tekrar arka fonu indir, çek çek çek, tekrar kapa. Yemeğin ikinci oturumuna git, aynı muhabbet, klik, klik klik…

Başlığı ‘yemek gecesi’ diye attık değil mi, hani nerde inanın ben de bekliyorum yemeği! Açııım.

Yorumlar

Canay dedi ki…
Keyif Veren Bir Paylaşım, Emeğinize Sağlık

En çok okunanlar

Isim Konusu

KIRKINI ÇIKARDINIZ MI?

Melbourne Gerçekleri Volume 1

Melbourne Gerçekleri Volume 2

Kültürel Kodlar

Yarra Valley Wineries / Şarabımızı nerde tatsak?

Ayakkabılarınızı mı çıkarırsınız, galoş mu alırsınız?

AVUSTRALYA GÖÇMENLIK BASVURUSU

Türkiye Tatili Sonrası Avustralya’ya Dönüş

Turuncu Balık