Avustralya İlkokul aktiviteleri devam...
Mavi’nin okulda bu hafta epey bi aktivite vardı.
Çarşamba günü ‘40 Hour Famine’ vesilesiyle herkes okula ‘gold coin’ donation yaptı. Toplanan para ihtiyacı olan bir ülkeye gönderiliyor. Bu ‘famine’ yani kıtlık etkinlikleri her ülkede farklı bir şekilde yapılıyormuş. Amerika ve Kanada’da 30 saat, İngiltere’de 24 saat, Avustralya ve Yeni Zelanda taraflarında ise 40 saat süresince. Amaç ise dünyadaki açlık için hem farkındalık yaratmak hem de para toplamak için gönüllü oruç tutmak. Bu sadece yemek yememek değil, senin için ne önemliyse ondan vazgeçmeni istiyorlar, teknoloji, mobilya ya da konuşmak… Diğer ülkelerdeki pratiğini bilemiyorum ama burada amaç genç kuşaklara üçüncü dünya ülkelerinde yemek ya da su bulamayan, evsiz yaşayan insanlarla empati kurmayı öğretmek. Misal Maviler okulda bir gün boyunca bilgisayar ve elektrik kullanmamış, başka sınıflar mobilya kullanmamış, yere oturmuşlar. Farklı farklı yollarla kıtlığın ne olduğunu az buçuk öğretmeye çalışıyorlar.
http://www.40hourfamine.com.au
http://www.40hourfamine.com.au
Eyvallah, bizde de oruç var diyeceksiniz, bunun da aslında pratikte özü fakirin, açın halinden anlamak. Ama iş çığırından çıkmış, yok gaz çıkardım orucum bozuldu mu, yok kulağıma su kaçtı bilmem ne. Oruç neden tutuluyordu, insanlar onu bile unuttu.
Gelelim Perşembe gününe. O gün de ‘Big Breakfast’ yapıldı. Sınıfça hep birlikte süpermarkete gittiler, sağlıklı yiyecek alış verişi yaptılar ve sonra sınıfa dönüp beraberce kahvaltı hazırlayıp yediler. Hem markette sağlıklı sağlıksız yemekleri ayırt etmece hem de fiyat ve etiket okumaca gibi pek çok şeye hizmet eden bir aktivite.
Cuma günü ise ayrı bir etkinlik vardı. O da okuldaki ikinci dil Endonezyaca olduğu için Endon öğlen yemeği yeme aktivitesi. Bu sefer de bizimki ‘Nasi Goreng’ yedi, yani kızarmış sebzeli pilav. Anne dedi, bizim pilavdan farklıymış, içinde sebze varmış. Yeni bir dil öğrenmek aslında yeni bir kültür öğrenmektir biliyorsunuz. Artık şart oldu yeni bir Endonezya turu
Bahanemi de buldum!
Tabi ki Olimpiyatları atlamadan geçemeyeceğim. Ülkede, okulda her yerde iki haftadır konu hep Olimpiyatlardı. Türkiye’nin 1, Avustralya’nın ise 29 madalya getirdiğini düşünecek olursak, anlayın işte burada kaç katı kadar üstüne düşüldüğünü. Ben hatırlamıyorum bile biz okurken böyle bir konudan bahsedildiğini. Okulda gün içinde televizyondan yarışmaları takip ettiler, izledikleri hakkında yazılar yazdılar. Bi gün baktım evde ritm tutuyor: Oy oy oy Aussie Aussie Aussie! (Buradaki ‘oy’lar Oy oy Eminedeki gibi değil ha, biraz daha oii oii gibi). Beden eğitimi dersinde uzun atlama ve engelli atlama yapmışlar, tabi ki bunlar evde de uygulandı, yastıklar serildi, ipler bağladı vs. Allahtan sırıklı atlamayı denememişler!
Şimdi yeni merakımız Rio. Orayı da bi göresi varmış.
Yorumlar