İzmir'deki gizli Endonezya
Endonezya’ya gidemedim diye üzülmem boşunaymış. İzmir’de yanlış yerlerde takılıyormuşum meğer. Direk Gaziemir’e gelmek gerekiyormuş. Otobüse İzmir’de bindim, yarım saat sürdü sürmedi, Endonezya’da indim. Sıcak tepede. Şehir yanık et kokuyor. Basık basık dükkanlar kolkola vermiş dizilmiş yanyana; egsozcu, inşaatçi, simitçi, araba tamircisi, köfteci... esmer tenli kısa boylu yardımsever insanlar. Buralarda bir beyaz olarak tüm gözler üzerimde. Beli bükülmüş karşıdan karşıya geçmeye çalışan teyzeler, dişleri dökülmüş el arabası iten yaşlı amcalar, bir elinde on ekmek diğerinde bisiklet kilidiyle dolaşan şişe dibi gözlüklü dedeler, gelen dolmuşlara ‘ayrançııı ayrançıııı ayrançıııı’ diye çığırtkanlık yapan gençler. Tek eksik şehri kucaklayan hindistan cevizi ağaçları. İzmir’in dinginliği sakinliği burada yok. Bir koşuşturmaca, kaçıştırmaca, üçüncü şehir İzmir burası....
Meğer ben ne kaymak tabaka insanıymışım!
Meğer ben ne kaymak tabaka insanıymışım!
Yorumlar