AVUSTRALYA’NIN MUHTESEM KUTUPHANELERI
Buraya
taşındığımdan beri hayatımın ayrılmaz bir parçası haline gelen yer: Kütüphaneler!
Sydney’de ev bakarken, ‘markete yakın’, ‘toplu taşıma yakın’ gibi kriterlere
ek, bir de ‘yürüme mesafesinde kütüphane’ kriterim vardı. Zira Melbourne’de bu
imkanı tatmış ve aşık olmuştum.
Kütüphane
konusunda Türkiye’deki şanslılardan biriydim diyebilirim. 18’imden 25’ime kadar
ODTÜ’de okuduğumdan okulun güzel ve geniş kütüphanesini kullanma imkanım oldu. Soğuk
kış günleri çayımızı alıp boş vakitlerimizi içeride geçirirdik, ders
çalışırdık… Bazen de atlar servise Bilkent’inkine giderdik, orda daha çok sanat
kitabı vardı:) Ancak üzülerek söylüyorum ki Ankara gibi seksen milyonluk bir
ülkenin başkentinin göbeğindeki koskoca Milli Kütüphane’ye -çok da yakın
oturmama rağmen- hayatımda bir ya da iki defa gitmişliğim var. Ne içindi
hatırlamıyorum bile. Düşündükçe içim sızlıyor. İçi dışı, bahçesi, çimleri
gençlerle öğrencilerle çocuklarla dolup taşması, her yerinden cıvıl cıvıl hayat
fışkırması gereken bu koskoca yapı, Ankara’nın olabildiğince bürokratik ve
sıkıcı havasını bize anlatırcasına şehrin orta göbeğinde atıl bir şekilde duruyor.
(Belki şimdi değişmiştir kim bilir, birileri çıkıp da aa yanlışın var, artık
orası çok canlı, bir sürü güncel dergiler, yayınlar var, bahçesinde sergiler
konserler düzenleniyor, öğrencilerin bir numaralı uğrak yeri filan dese keşke).
Neyse, gelelim
Avustralya’nın kütüphanelerine.
Her türlü
romandan, sanat kitabına, seyahat kitaplarından çizgi romanlara, periyodik
magazin dergilerinden sesli kitaplara, yaşlılar için büyük harfli basılmış
kitaplardan yemek kitaplarına ve asıl önemlisi binlerce rengarenk bebek
kitabından ilk okul okuma kitaplarına kadar, sadece kitap da değil, CDler,
DVDler, filmler, diziler, her şey var.
Yeni çıkan bir
kitaba ya da sezon sezon DVD’ye verecek paranız mı yok, korsanını almaya gerek
kalmıyor –zaten büyük suç, yok denecek kadar da az, talep yok-. Aradığınız şey
kütüphanede mi yok, eh öneri verebiliyorsunuz alın bunu diye, ya da sizin
mahalledekinde yoksa bile diğerinden getirtiyorlar. Çünkü hemen hemen her
mahallenin bir kütüphanesi var.
Özellikle çocuklar
için ayrılmış bölümler ise bir harika! Onların boylarına göre masalar
sandalyeler, uzanıp yatabilecekleri minderler, oyunlar…
Her kütüphanede
haftanın belirli günleri ‘masal saati’ oluyor. Anneler daha altı aylıkken getirmeye
başlıyor çocuklarını bu masal saatlerine. Şarkılar söyleniyor, masallar
dinleniyor. Bazı akşamlar pijama saati oluyor, film gösterimi yapıyorlar, çocuklar
kütüphaneye pijamaları ve yastıklarıyla gelip çizgi film izliyor, üstüne de bir
uykudan önce masalı dinliyor.
Geldiğimizden
beri oğluma yüzlerce kitap okudum, para verip aldığım bir iki kitap var sadece,
diğerlerinin hepsi kütüphaneden. Şimdi gel de kitap okuma alışkanlığı edinme bu
toplumda!
Börülcenin Avustralya günlüğünü Facebooktan da takip etmeyi unutmayın :)
Yorumlar