Izmir'den ayrılışımın hikayesi

Sene 2009. İzmir’den ayrılışımın ‘Abonelik kapatma’ hikayesi (Olaylar ve karakterler gerçektir)
Ülkeyi terk etmek, evi kapatmak ne zormuş. Evin yükünü nakliyecilere yıktıktan sonra elimde bir ‘abonelik kapatma listesi’ düştüm yollara. Önce elektriği halledeyim, oradan da telefon ve internet, ardından da kablo vs. diye düşünürken öncelikle elimizdeki tüp gazdan kurtulmamız gerektiğini düşündük. Aradık Aygaz’ı, tüp dolu, ancak boş evde de bırakamayız, bi halt olur, bize patlar, adamlar dedi, OK gelir alırız. Tüpün depozitosu nedir kardeş dedik, 5 liraymış. Peki dedim meraktan soruyorum, almak istesek ne kadar? 18 liraymış. E yenisini mi veriyorsunuz, yoksa size verdiğimiz tüpü aynen başkasına mı vereceksiniz dediğimizde ‘aynen vereceklerini’ belirttiler. Çağrı delirdi -böyle şeylere çok delirir- ‘ben o zaman tüpü size vermem, pencereden dışarı fırlatırım!’ dediyse de adamlar oralı olmadı. Aygaz’ın kendisini aradık ve depozito için bize yetkili servisin 5 lira vereceğini söyledik. Dediler ki, ‘yetkili servis size gerçek depozito fiyatını yansıtmamış, geri alım ücretimiz 6.35 lira!’ Neticede yetkili servisi çağırtıp tüpten kurtulduk. Sıra elektrikte. 
Alsancak’a indim ve sokaktan birkaç bilir kişi tipli amcaya sorarak elektrik ödeme merkezini buldum. ‘Elektrik iptali’ işleminin birinci kattaki gençten oğlanın olduğu odadan yapıldığını öğrendim. Saate baktım, 11 buçuk. Bu birinci kattaki gençten oğlan beni ikinci kata borcum olmadığına dair belge almaya yolladı. ‘Yalnız acele edin, 12’de mesai biter’ diye eklemeyi de unutmadı. Bir koşu ikinci kata çıktım. Bomboş bir oda, boş bir masa, masa başında bir adam ve masanın üzerinde sadece bir bilgisayar. Bık bık bık isteksizce bilgisayara baktı ve sayaçtaki numaraları okuyup okumadığımı sordu, tabi ki okumuştum, dersine çalışmış bir öğrenci misali hemen rakamları ilettim. İkinci kattaki boş odada görev yapan bu orta yaşlardaki tombalak amcam bana 36 lira borç çıkardı. Bunu gidip iki sokak aşağıdaki vezneye ödeyip geliyorsun dedi. Nasıl yaa dedim, burada ödeyemiyor muyum? Yok, dışarı çık, sola dön, ilk sokağı geç, sonraki caddeden ışıklardan karşıya geç, dövizcinin arkası. Saate baktım, 12’ye çeyrek var. Merdivenleri üçer beşer inerek binayı terk edip depara başladım. Parayı ödeyip geri koşar adım geldim ki işi bir an önce bitirip gideyim. Doğru birinci kattaki gençten oğlanın yanına, saat 12’ye ha 3 var ha 5. Tabi nefes nefeseyim. Siz nereye koşturdunuz diye sordu bana. Vezneye deyince de ‘e yan odadan da ödeme kabul ediyorlardı, neden buradan yatırmadınız’ dedi. O ikinci kattaki tombalak yüzünden, neden olacak! ‘Zaten mesai bitti, ben fazladan kalıyorum burada, saat bir buçukta gelin, hemen halledelim işinizi’ dedi. Olur!

Napacaz? Oradan yakın mesafedeki Türk Telekom’a gideyim dedim. Önce ADSL kapattıracağım. İşe 7 numaralı bankoda sıraya girmekle başlanıyor. Oradan işlemi başlatıyorsun. Ardından 12 no’lu bankodan borcunu öğreniyorsun ve 9 no’lu bankoda paranı ödemek için sıraya giriyorsun, o da bitince başladığın yere geri dönüp 7 no’lu bankoda yeniden sıraya girip ASDSLni kapattırıyorsun. Telefonu kapattırmak için ise güzergah benzer; 4’te süreci başlat, 12’den borcunu öğren, 9’da ödemeni yap, 4‘te telefonu kapattır, işlemi bitir.
Burası bitti, arada bi yemek molası veriyorum. Nasıl olsa Tedaş 4’e 5’e kadar açık, devlet dairesi değil mi bu? Tedaş’a vardığımda saat 2’yi çeyrek geçiyordu ve genç oğlan bana sıranın bittiği müjdesini verdi. Haliyle bağırıp çağırmaya başladım ki, yan odadaki gözlüklü beyefendiden rica etmemi, gönlü olursa işlemlerimi başlatacağını söyledi. Yan odaya geçtim, gözlüklü beyin zaten her ay tıkır tıkır maaşını aldığı görevini icra etmesi için rica ettim, ‘bekle vakit kalırsa bakarız’ dedi. Meğer bizim Tedaş saat 3’ten sonra işlem yapmıyormuş, memurlar da saat 2’de kafalarına göre numara vermeyi kesiyormuş. Gelen tırıs tırıs geri dönüyor. Tekrar genç oğlana gidip işlemleri başlattım. Beni koridorun sonundaki Muzaffer beye yolladı. Kendisi ayağı aksak bir beyefendi, görevi ise dosyaları bulmak. Beraber bir odaya gittik; yer, gök, sağ sol, orta yan, aşağı yukarı her yer raf raf raf raf, bu raflarda ise evraklar evraklar evraklar. Ben hayranlıkla odayı izlerken, Muzaffer bey bu gerçek üstü arşiv odasından benim dosyamı buldu. Beraber topallayarak gözlüklü adamın bulunduğu odanın kapısına vardık ve o elindeki evrakı, gözlüklü adamın arkasında bulunan masaya doğru hizalayarak fırlattı, evraklar havada uçup masaya kondu, bana da gözüyle bekleme bankolarını işaret etti, gitti. 3’ten sonra işlem yapılamayan Tedaş’taki işlemlerin hepsi 2 buçukta bitti ve tabi ki benim işim de halloldu. Elime bir numara tutuşturuldu ve bir hafta on gün sonra elektriğimin kesilip kesilmediğini öğrenebileceğimi, kesildiyse gelip depozitomu alabileceğimi söylediler. Elektriği kestirenlerin çoğu şehir dışına çıktığından, bir kısmının depozitodan haberi bile olmadığından, bir kısmınınsa amaan üç kuruş için oraya mı gideceğim dediğinden –ki ben 30 lira geri aldım- bu paracıkların hepsi devletimin servetine servet katıyor.
Bu İzmir’le bağlarımı koparmanın macerasıydı, bir de Umman’la yeni bağlar kurmanın maceraları var ki, tadından yenmez...
(Temize çekilmemiş eski yazıları bulmanın keyfi de bir başka...)


Yorumlar

En çok okunanlar

Isim Konusu

KIRKINI ÇIKARDINIZ MI?

Melbourne Gerçekleri Volume 1

Melbourne Gerçekleri Volume 2

Kültürel Kodlar

Yarra Valley Wineries / Şarabımızı nerde tatsak?

Ayakkabılarınızı mı çıkarırsınız, galoş mu alırsınız?

AVUSTRALYA GÖÇMENLIK BASVURUSU

Türkiye Tatili Sonrası Avustralya’ya Dönüş

Turuncu Balık