Avustralyada Türkçe Dersi

Burada Türkçe dersi verdiğim kız bu hafta ‘yiyelim içelim’ hangi zaman fiili diye sordu. Ben de anlattım, hatta olayı çeşitlendirip dedim ki ‘içelim dertleşelim’ vardır, ‘içelim güzelleşelim’ vardır…

Dertleşmek ne demek dedi. Bi düşündüm, ‘exchanging the grief’, dedim, nası yani dedi. Dedim bizim kafamız sıkılınca hemen koşa koşa ‘counsellar’a gitmeyiz, bi derdin varsa önce arkadaşlarınla oturur içer derteşirsin. Peki dedi ne zaman güzelleşirsin? Haaa dedim dertleşe dertleşe 35liği bitirdiğinde güzelleşirsin, merak etme, kendiliğinden gelir.


Restoran, yemek, menü falan bunları işlerken de, ‘Ne veriim ablama?’ sorusunu öğrettim. O da ‘Bi kebap lütfen abi’ diye cevapladı. Yok dedim, sakın karıştırma abiyi. O ‘Naaber abi?’ derken kullanılır, o da ‘What’s up mate?’e denk gelir.
Çok fonksiyonlu Türkçe öğretiyorum çoook!

Dedi ki Türkçe öğrenmek için Türk müziği dinliyorum. Aaa kim acaba dedim? Gökhan Tepe dinliyomuş, o kim allah aşkına dedim, nerden buldun, hiç duymadım. Gel ben seni burdaki Türkçe müzik yapan grubun çalgısına götüreyim (Galata Express). Gerçi onlar da ‘Şiki şiki babaaa, Hayni hayni yaba...’ çalıyorlar, tam bi Türkçe öğrenmek söz konusu değil ama, en azından kültürü anlarsın dedim.

Geçen sefer gittiğimizde ‘Lambaya püf de’ çalıyorlardı, solist de müstehcen ses ve bakışlar eşliğinde ‘lambaya püffff de, çekme de ört kızzzz….’ diye işveli işveli söylerken çevremdeki Türkler hep bir ağız gülüp söylüyor, garibim Aussiler de mel mel bakıyordu. Birer ikişer yanaşıp ‘ne dedi ne dedi’ diye sordu bazıları (olaya Fransız kalmak böyle bişey olsa gerek, bu deyimi de öğretmeliyim). Dedim ki ‘say pufff to the candle’ diyor. Eee ‘so what?, what’s funny about it?’ dediler. Dedim ki işte mumu söndürecek, perdeyi çekecek, kadın adamın yanına gidecek, anlayın işte. AAaahht-soooo diye bir ses geldi geriden, bi de Alman varmış ortamda iyi mi!

Aklıma eskiden bi arkadaşın anlattığı şey geldi, ablası bi Hollandalıyla evlenmiş, damat eve yemeğe gelmiş, kayınpeder tabi çok keyifli, bi fıkra anlatayım demiş, başlamış ‘Temel bir gün yemeğe çıkmış...’ diye. O sırada simültane tercüme yapan kız eşine dönmüş Hollandaca konuşmuş da konuşmuş, babası sormuş, kızım daha bi cümle söyledim, bi saattir ne anlatıyorsun diye. Baba, önce Temel’in kim olduğunu anlattım demiş. E tabi şimdi Hollandalı ne bilsin Temel’i Dursun’u?

Türkçe’nin gözünü seveyim (Aha bi ‘expression’ daha), her dakka yeni bir deyim çıkıyor. Gözünü sevmek, gözüne girmek, gözden düşmek, gözü tutmak, gözünün yağını yemek (bunu anlatmasam da olur, ne iğrenç millet diyecek kız). Sonra bi de bunların ‘göt’lü versiyonları var: Götüne batmak, göte gelmek, götünün üzerine oturmak, halkımız sağ olsun en son ‘götünün kılıyık’ lafını da dilimize kazandırdı. Hepsi ayrı bir dersin konusu!


Yorumlar

En çok okunanlar

Isim Konusu

KIRKINI ÇIKARDINIZ MI?

Melbourne Gerçekleri Volume 1

Melbourne Gerçekleri Volume 2

Kültürel Kodlar

Yarra Valley Wineries / Şarabımızı nerde tatsak?

Ayakkabılarınızı mı çıkarırsınız, galoş mu alırsınız?

AVUSTRALYA GÖÇMENLIK BASVURUSU

Türkiye Tatili Sonrası Avustralya’ya Dönüş

Turuncu Balık