Yetişkinlik ne zaman başlar?
Otuz altı
yaşımdayım ve kendimi ‘yetişkin’ olarak görmeye ne zaman başladığımı
düşünüyorum, ya da hala bir yetişkin olup olmadığımı? Ya da ailemin beni ne
zaman bir yetişkin olmam için zorladığını, çabaladığını, beni buna cesaretlendirdiğini...
Bu yaşımda hala,
SSK numaram neydi diye babamı arıyorsam ya da doktora giderken annem bana eşlik
ediyorsa, acaba gerçekten de yetişkin miyim? Ya da onlar artık benim bir
yetişkin olduğumu kabullendiler mi?
Şüphesiz ki çocuk
sahibi olduktan sonra insanın kendi hayatında bir milat gerçekleşiyor, üzerine
büyük ama tatlı bir sorumluluk biniyor, ve sen istemesen bile o seni
olgunlaştırıyor. Acaba annem babam bunun farkında mı? Neticede onlar da çocuk
sahibi, ben doğduğumda onların da hayatı değişmedi mi? Yoksa ben hala onların
gözünde biricik ufacık kızları mıyım? İlk doğduğunda, kendi çocuğumu doyurmaya,
yıkamaya çalışırken bile bana ‘acaba yapabilecek mi’ bakışlarıyla bakmadılar
mı? Beceremeyeceğimden ya da güvenmediklerinden değil –belki içten içe öyle
ama-, asıl her zaman yanımda ya da her hangi bir aksilikte yardıma hazır
olduklarından. Onların gözünde ne zaman ‘adult’ olacağım, hiç oldum mu?
Bu konuyu
tartışırken Ç. bi seferinde olaya onların bakış açısından bakmak lazım dedi,
annen senin altı aylık yardıma muhtaç, hiç bir şeyi kendi kendine yapamadığın,
konuşamadığın, kakanı yapıp saatlerce üstünde oturduğun ve karnın acıkınca
ağlamak dışında elinden bir şeyin gelmediği bir dönemine tanık oldu ve akılları
belki de o noktada takıldı kaldı. Yoksa hala, evlerinde kalmaya gittiğim vakit
portakal suyu sıkıp getirmeleri mümkün mü? Göz altlarımı çekiştirip içine bakıp
kansız mısın sen, biraz et ye demeleri, ya da hala ısrarla ayağıma terlik
vermeleri...
Bi arkadaşım,
yirmi beş yaş civarı babasıyla sohbet ederken adam bir anda aydınlanma yaşayıp
‘vay be sen de başlı başına düşünen ayrı bir bireysin’ demiş. Ailelerimizin
bizim birer yetişkin olduğumuzu anlamaları bu toplumda neden bu kadar geriden
geliyor?
Su götürmez bir
Anglosakson gerçekliği de ‘adulthood’. Geçenlerde bir haber okuyorum, 19
yaşında bir kız boş bi alanda elinde bıçakla kameralara yansıyor, kafası mu
uçmuş artık neyse, amacı ne bilinmiyor, polisler de onu etkisiz hale getirmeye
çalışıyorlar. Tabi ki haberden çok altındaki yorumlar ilgimi çekti. Birisi
kızdan ‘teenage’ diye bahsetmiş. Her ne kadar kelime anlamı ile ’13 ile 19 yaş
arasındaki evre’ye karşılık gelse de bu forumda baya bi tartışmaya neden olmuş,
o bir ‘adult’, ne ‘teenage’ırı diyen epey yorum vardı. Kısacası bu toplumda
‘adult’ olman için reşit olman yetiyor. On sekizinden sonra sen bir
yetişkinsin. Hoş, iki buçuk yaşındayken bile eksi üç derece soğukta okula
giderken eğer çorap giymek istemiyorsan, sen de bir bireysin denerek saygı
duyulup üzerine gelinmiyor, çorapsız gidebiliyorsun. Daha o yaşta başlıyorsun
kendi kararlarını vermeye, tek başına ayakta durmaya; kısacası seni söz
dinleyen bir varlık olarak değil de bir ‘adult’ olman için yetiştiriyorlar. Ne
ala, buna diyecek lafım yok, ancak sanki biraz fazla mı baskı var bir an önce
olgunlaşman için?
Neden bizim
toplumda hiç bir zaman yetişkin olamayacakmışsın gibi, buralarda da bir an önce
olman için bir çaba var anlayamıyorum. Ayrıca her ikisini de sağlıklı bulmuyorum.
Bence kırk yaşına
gelip hala omlet yapmayı bile beceremeyen ana yavrusu koca adam da, heyoo
onsekizime geldim kimse bana karışamaz deyip delikanlılığın verdiği, adı
üstünde deli kanlılıkla Everest’e d.tümü açıp tırmanacağım diyen ergen de eşit
derecede geri zekalı. Ha biri daha genç, dağın tepesinde bi tarafları
donduğunda aklı başına gelip, sonradan yetişkinleşecek belki, o da doğru, ama
bazı testiler de su yolunda kırılıyor ne yazık ki.
19 yaşındaki oğlu
Bali’ye uyuşturucu kaçırmaya gitti diye ağlayan Avustralyalı baba, devlete
kızıyor ona sahip çıkamadı diye. Sonra çocuk tutuklanıyor tabi, arkadaşları
idam edildi yeni, bu 10 yıldır Bali’nin cehennem gibi hapishanesinde hala. E be
adam, madem biliyordun böyle bir halt yiyeceğini, eyvallah oğlun artık bir
‘adult’ ama, bi konuş bi karış. Gerçi karışsan da seni dinlemez, çünkü çocuklar
da öyle yetişiyor.
Biz hala, bu
yaşımıza rağmen, bazı konularda annemize babamıza danışıp fikirlerini
alıyorsak, ya da yardım istiyorsak yetişkin olamadığımızdan mı acaba? Büyük
sözü dinlemek denen bi laf var bi kere bizde, iyi mi kötü mü bilemiyorum.
Bizde çocuklara
genelde ‘söz dinle’ denir, burada ‘behave’ deniyor, doğru davran gibisinden,
yani bir ebeveyn olarak benim sözümü dinle değil de, doğruyu eğriyi bil öğren,
kendin ayırt et ve ona göre davran anlamında.
Yorumlar