Eclipse niye kapandı?
‘Datça, Datça olalı böyle zulüm
görmedi’ demiş ya bi amcam zamanında, buna ilaveten soruyorum: ‘Datça, Datça
olalı bizim Eclipse niye kapandı?’
Ben, her ne kadar Datçalıyım
(gönülden) desem de sonuçta bir yazlıkçıyım (guru galabalık denen cinsten),
yazları gelir kışları uzar giderim, genelde 2 ay kalır, ay bu Datça da çok
doldu, safi kuru kalabalık diye sızlanır dururum.
Bana bu kadar go’duysa bu
Eclipse’in ‘kapalı’lığı, vay haline Datçalımın.
Orası belki de ailelerin
çocuklarını güvenle gönderdiği tek bardı memleketimde. Çünkü, sıcaktı,
samimiydi, tanıdıktı, bildikti, yabancı bir yer değil, bizimdi, bazen deli dolu
bazen sakin, ama hep bizimdi, ‘ev’ gibiydi. Barın arkasına geçip de bir CD
değişirmemiş, bir iki bardak yıkamamış, barın tepesine çıkıp oturmamış, dans
etmemiş, tuvaletine kusmamış, gece sandalyesinde tatlı sarhoşukla sızmamış
olanımız var mı ki?
Hepimizin Datça’daki ikinci
sığınağıydı orası. Bazen evden daha çok vakit geçirdiğimiz yer.
Sabahları toplanıp kahvaltı ettiğimiz,
öğlenin sıcağında minderlerinde pineklediğimiz, akşamüstleri oturup bir kahve
eşliğinde limanın dinginliğine daldığımız, gece curcunasında içtiğimiz,
coştuğumuz, eğlenip delice dansettiğimiz, ilk öpüşleri gerçekleştirdiğimiz
yerdi. Ön tarafı ayrı, arka tarafı ayrı muhabbetti Eclipse’in. Canın dans
çekerse arkaya, muhabbet çekerse öne geçerdin, hiçbirinden eksik kalmazdın. Her
derde devaydı. Müzik bittikten sonraysa bazen hüznümüzü sergilediğimiz bazen
devleti kurtardığımız mekandı. Eclipse, bizim için sadece eğlence mekanı değil,
herşeyi paylaştığımız yerdi, o, bizim için hem iyi gün hem kötü gün dostuydu.
Gece biter, müzik biter, içki biter
ama muhabbet bir türlü bitmez, uzar da uzardı. Çalışanlar artık dayanamaz,
kıçımızdan minderleri alır, dükkanı kapar gider, ama biz yine de gitmez, uyuşan
kıçımızı o yandan bu yana devirir, sert bambu sandalylerde oturmaya devam
ederdik.
Gel zaman git zaman dünya değişti,
Datça değişti, Eclipse de değişti
haliyle, çünkü insanlar da değişti, müşteri de. Ben en eskileri hatırlamam,
hıncahınç turist dolu dedikleri mekan zamanla yerini farklı bir tüketici
kitlesine bıraktı.
Belki de en büyük dönüm noktası,
Eclipse’in ‘alternatif’ olmaktan çıkıp ‘popüler’ olmaya geçişiyle oldu. Bir
kere müzikler değişti, müşteri profili değişti, mekan da evrildi, çevrildi,
devrildi… Eski yamru yumru yılankavi nev-i şahsına münhasır barı da zamanla
değişti, düzleşti, sonra ikiye ayrıldı vs.
Zaten ben Datça’da (her sene
balkonu uzayan, kapanan, büyüyen, kat çıkan Özbel evlerinden başka) bu kadar
değişiklik olan başka mekan görmedim. Arkadaş, her yaz başı bi tadilat olur mu!
Her sezona geç, ama yine bomba gibi girerdi Eclipse.
Esenada’nın anakarayla birleştiği
yerde boğazda, yolun kenarında, limanın girişinde, gizli saklı ama genişçe hoş
bir mekandı. Tepede yıldızlar, açık hava, bol oksijen, kenarda begonviller,
Datça’mın rüzgarında efil efildi. Barın bittiği ve başladığı yer yoktu, o bölge
sınırsızdı. Kıyıda denizin karayla buluştuğu yerdeki gibi, her dalgayla bir
denize bir karaya sürüklenen çakıl taşları misali biz de hop içeri hop dışarı
akardık.
Orası değişti de biz değişmedik mi?
Tabi, dönem dönem biz de döneklik etmedik değil. Arka tarafta Bar-baros ufacık
barını açtığında bir dönem orda demlendik, sonra elin İstanbullusu gelip Pure Barı
açtı, oraya kaydık, hatta ben bir de gittim elemana ortak oldum, beraber
çalıştırdık. Ama baktım ki, bizim ortak akşamları barın en yoğun olduğu vakit
ortadan kaybolup duruyor, bir de öğrendim ki Eclipse’e gidip takılıyormuş, iyi
mi! Tabi orası, hep daha güzel daha popüler olandı. Sezon sonu işi bitirip,
barı kapatıp da soluğu Eclipse’te aldığımda, K.un gülüşü unutamam: Döndün
dolaştın, yine kürkçü dükkanına geri döndün değil mi! Döndük elbet. Eclipse bizim kürkçü dükkanımızdı.
Orası öyle bir yerdi ki, nasıl
ilkokula yeni başlayan çocukların hayali hep öğretmen olmaksa, bizim hayalimiz
de Eclipse gibi bir yere sahip olmaktı.
Datçalı olan bilmez, yazlıkçı
olmanın en zevkli anlarınan biridir uzun bir aradan sonra yeniden Datça’ya
varmak, havasını solumak, toprağına basmak, acaba bir değişiklik var mı diye
limana koşmak ve her şeyi her yüzü aynı bıraktığın gibi bulmak insana nasıl
huzur verir, bilmezler. O kadar limanı kırdılar, yeniden yaptılar, mermeri
basıp ortasına Badem heykeli diktiler, aaa dedik neler olmuş, ama güzel olmuş.
Bu sene geldiğimde Eclipse’i yerinde göremedim ya ben, böyle bir tuhaf oldu
içim, bulunduğum mekana yabancıladım. Sağıma baktım, soluma baktım, evet doğru
yerdeyim, ama Eclipse yok, lan nereye kaçmış bu diye arandım durdum, sanki
köşeden dönüp geliverecekmiş gibi. Böyle bi olmaz canım, nasıl olur, Eclipse
bu, kapanmaz ki gibi iç seslerim boğuşadursun dedim acaba müzik yasağı filan
ondan mı kapandı bu, kapanmadı da, fiziksel olarak kapandı yani, ama yine iç
seslerim karşı çıktı, olmaz ki, Eclipse bu yıldızların altındaki koskoca
Eclipse, kapanmaz ki! Zaten açılım açılım diye diye giderek kapanıyoruz,
kapatılıyoruz, el insaf, Eclipse de kapanmaz ki!
Serbest rekabettir, müzik
yasağıdır, ödenen cezadır, her gece gelen zabıtadır, çeken bilir, öyle
gerekiyormuş, olmuş, neyse ne,
bizim için bir devir bitti. Belki de bizim devrimiz bitti, ondandır. Hani
go’cadık diyorlar ya, öyle oluverdik sanırım.
Ben ‘yeni’ Eclipse için yine bol
müşteri bol kazanç dilerim.
Yorumlar