DOGUM (26 Kasım 2010)
Hamileliğin son iki haftası kalmış, annemler Umman’a gelecek, doktor artık araba kullanma diyor, ben de işten hamilelik iznine ayrılayım artık bari dedim, hem annemlerle gezeriz de biraz, zaten arada kasılmalar da oluyor, şimdi dersin ortasında doğurmayayım dedim.
Çarşamba son iş günümdü, Perşembe gecesinin bir körü annemler geldi, Cuma günü uyandık, biraz deniz kenarında gezdik, oturduk waffle yedik, akşama Tayland restoranına gittik, acı tatlı ekşi acı ne varsa yedik bitirdik, eve döndük yattık uyuduk. Gece 3 sularında benim de sularım hafiften hafiften gelmeye başladı, böyle istemsiz bir akış parça parça. Haydi dedim Çağrıya kalk, gidiyoruz, hastaneyi aradık, dedik durum bu, buyrun gelin dediler, annemler yol yorgunu, daha uyuyamadan ne olduğunu anlamamış vaziyette giyindiler, ancak herkes sakin –ya da bana çaktırmıyorlar- bavulları kaptık çıktık. Yolda sancıların listesini tutuyoruz, kaç dakikada geldi, kaç saniye sürdü vs…
Bizi odamıza aldılar, ilk başlar iyiydi, kasılmalar geliyor gidiyor, bir ebe geliyor, başkası gidiyor, -değişik değişik ebeler var, filipinlisi, ummanlısı, south afrikalısı- biz Çağrıyla sohbet ediyoruz, sonra yavaş yavaş kasılmalar ön taraftan arka kuyruk sokumuna doğru kaymaya başladı ki, acısı da beraberinde geldi. Sıcak su torbamızı götürmüşüz, kettledan su doldurttuk, ben yatakta yatıyorum, kasılma geldikçe Çağrııııı diye bağırıyorum, kalkıp –bu arada yatıyor bizimkisi kasılma aralarında, uykusundan kalktı ya, huysuz, kasılma araları da 1-2 dakika ha uzun değil, ama bizimki rüya bile görüyor o arada maşallah- gelip sıcak kompres yapıyor… sıcaklar da yetmeyince dedim bana bişeyler lazım, elime bir maske tutuşturdular buyur oksijen kokla diye, kokluyorum kokluyorum, kocaman nefesler çekiyorum içime yok, bi leyla olduğum gerçek ama acılar tüm ağırlığıyla bedenimde, dedim bu yetmiyor, bir ağrı kesici yapsak, olur dediler, muayene edildi kaç santim açılmışım diye, uygunmuş, bastılar popodan iğneyi, yan etki dedim, biraz uyku yapar dediler, anasını satayım uyku değil başka bir diyara uçtum ben, dünya dönüyor dünüyor… ne diyeceğimi unutuyorum, boş boş bakıyorum, tam mallaştım bir ara, ama allah var etki etti, sancılar hafifledi, ya da ben uçtum.
Ağrı kesici etkisini yitirmeye ve ben yeniden biraz daha bilinçlenmeye başladığımda da doğum odasına aldılar. Kasılma geliyor, doktor ‘ıkın’ diyor, ben ıkınıyorum, hala leyla olduğumdan kasılma aralarında uyukluyorum –bu arada kapının dışında sesimi dinleyen annem aralardaki sessiziliğimden acıdan bayıldım sanıyormuş, oysa huzur içinde bir sonraki kasılmayı bekliyordum-. Çağrı sağı solu inceliyor, aletlere bakıyor, göstergeleri izliyor, doktor bi ara azarladı bunu, aletlere bakacağına karınla ilgilen sen diye, dedim kızmayın, o bir mühendis, işi bu : )
Gerisi şu şekilde gerçekleşti:
Doktor: push push push push push push…
Ebe: biiig push, c’mon, c’mon, biiiig pushh…
Çağrı: it it it it it it it it it it it it it it t it…
Ben: ıııııgggghhhhhh ıgghhhhhhh….
Bu döngü defalarca tekrarlandıktan sonra en nihayetinde –yaklaşık birbuçuk saat-
Bebek: ıngaaaaaaa, ıngaaaaaa….. –bu arada bebek gerçekten de ‘Ingaaa’ diye ağlıyor-
Ikınırken baya vakit geçtiği için bebek çıkarken de biraz vakit geçer diye düşünmüştüm ama bebek bir anda pırtlayıverdi –zıpırcık pıtırcık işte- ve pırtlamasıyla doktorun bebeği kucağıma atıvermesi bir oldu –zaten kaygandı, bence oraya fırladı-. İlk tepkim çok duygulu olmayabilir ama‘hasiktir’ oldu, Çağrı da şok ‘anaaaa’ diye kaldı oğlan. O anki şaşkınlık, mutluluk, heyecan, titreme gibi karmaşık duygularımı anlatmam mümkün değil ama sevgili biricik elinde kamerayı sallamadan tutamayan kocam o an süper bir iş çıkararak baştaki fotoyu çekmeyi başardı -biraz olsun yüz ifadem bir şeyler anlatır sanıyorsam-.
Gerisi küçük yaratığa alışmak, öylece bakmak, bakmak, aval aval suratına bakmak, küçücük ellerine, ayaklarına, kırmızı dudaklarına, minicik burnuna, komik ötesi tırnaklarına bakmak, bulduğun her yeri öpmek, koklamak, geceleri ağlamayla uyanıp emzirme / altdeğiştirme / gazçıkarma döngüsüne takılıp sabahı etmek, uyurken arada yatağına gidip gidip bakıp bu şimdi bizim çocuğumuz mu allah allah diyip düşünmek…
Yorumlar