UMMAN YENİDEN
Bebeği nasıl bir memlekette dünyaya getireceğim diye düşündüğümde, aslında Oman’ın Türkiyeme göre çok daha modern, düzenli ve çok daha mantıklı bir yer olduğunu farkediyorum. Yarını belli olmayan memleketimde her gün ‘bugün ne olacak acaba’ diye yaşamaktansa, burada ‘daha kolay ve basit’ bir yaşam sürmek belki de en huzurlusu.
1659-1744 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu işgali altında olan Oman asıl gücünü 1970’te Sultan Qaboos’un başa gelmesiyle kazanıyor. 40 senedir bu ülkeye hem Silahlı Kuvvetlerin başı, hem Prime Minister, hem Savunma Bakanı, hem Dışişleri Bakanı olan SQ 16 yaşında İngiltere’ye eğitim görmeye gidiyor ve ülkesine dönüp başa geçmeden önce de 6 sene dünyayı geziyor. Sultan tahta geçtiğinde daha önceleri İngilizlerin, Portekizlilerin kolonisi olmuş bu ülkeyi toparlayarak ortaya bir Sultanlık çıkarıyor. Hiç de adı gibi olmayan bu adam ülkede eğitimde, ulaşımda, ticarette kadın haklarında bir ton gelişmelere ve yeniliklere imza atıyor, refah seviyesi yükseliyor, milli gelir artıyor. Onun sayesinde ekonomi güçleniyor, savunma sanayi gelişiyor, eğitim artıyor, kadın da erkek gibi haklardan yararlanmaya başlıyor, kendi vatandaşına önem veriyor öncelik tanıyor, okula giden öğrenciye maaş bağlıyor, evlenen çiftlere kredi ya da arsa sağlıyor…
Din –bizdeki aynı din-, bu ülkenin ne ilerlemesine ne de gelişimine engel oluyor. Bir ülkenin kültürel kimliğini değiştirmeden modernleşmenin başarısı açıkça görülüyor burada. Ve ülkede bir karışıklık yok, ne terörist var, ne hırsızlık, ne sapıklık, ne cinayet, ne birşey. Kurallar katı, polis güçlü. Trafikte yakalandın mı polise rüşvet teklif etmek hapisle sonuçlanıyor.
Bir takım yasaklarsa yasal değil. Evet ülkede içki satışı yok ama bu alkol tüketemeyeceğin anlamına gelmiyor ya da kadınlar çarşaflı ama bu örtünmek zorunda oldukları için değil. Bu tip kurallar toplumsal kurallar. Bir Ummanlı kadın pekala da saçını başını açabilir ve bir bara gidip içip dansedebilir, kimse kırbaçlanmıyor.
Ülkede hiç bir besin üretilmiyor desem yeridir, ne sebze ne meyve, tüm gelir kaynağı topraktan hunharca fışkıran petrol. Öyle Dubai gibi turizm gelirleri de yok. Uğraştıkları tek görünür problem trafik. Ülkenin her yanı otoban. Petrolün sudan ucuz olduğu ve otomobile vergi alınmayan bir ülkede yaşadığımızdan kişi sayısı kadar da otomobil var ve haliyle yollar araba dolu. Toplu taşıma konsept olarak gelişmemiş, ne tren, ne otobüs, ne minibüs, ne de şehir içi otbüslerine rastlamak pek mümkün değil. Ehliyet genç yaşta veriliyor, yollar geniş ve bakımlı olduğundan hız limitleri yüksek. Dolayısılyla da araba kazaları burada ölüme neden olan en büyük etken. Bu sorunu da çözerlerse buranın daha da yaşanır bir yer olacağından şüphem yok.
1659-1744 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu işgali altında olan Oman asıl gücünü 1970’te Sultan Qaboos’un başa gelmesiyle kazanıyor. 40 senedir bu ülkeye hem Silahlı Kuvvetlerin başı, hem Prime Minister, hem Savunma Bakanı, hem Dışişleri Bakanı olan SQ 16 yaşında İngiltere’ye eğitim görmeye gidiyor ve ülkesine dönüp başa geçmeden önce de 6 sene dünyayı geziyor. Sultan tahta geçtiğinde daha önceleri İngilizlerin, Portekizlilerin kolonisi olmuş bu ülkeyi toparlayarak ortaya bir Sultanlık çıkarıyor. Hiç de adı gibi olmayan bu adam ülkede eğitimde, ulaşımda, ticarette kadın haklarında bir ton gelişmelere ve yeniliklere imza atıyor, refah seviyesi yükseliyor, milli gelir artıyor. Onun sayesinde ekonomi güçleniyor, savunma sanayi gelişiyor, eğitim artıyor, kadın da erkek gibi haklardan yararlanmaya başlıyor, kendi vatandaşına önem veriyor öncelik tanıyor, okula giden öğrenciye maaş bağlıyor, evlenen çiftlere kredi ya da arsa sağlıyor…
Din –bizdeki aynı din-, bu ülkenin ne ilerlemesine ne de gelişimine engel oluyor. Bir ülkenin kültürel kimliğini değiştirmeden modernleşmenin başarısı açıkça görülüyor burada. Ve ülkede bir karışıklık yok, ne terörist var, ne hırsızlık, ne sapıklık, ne cinayet, ne birşey. Kurallar katı, polis güçlü. Trafikte yakalandın mı polise rüşvet teklif etmek hapisle sonuçlanıyor.
Bir takım yasaklarsa yasal değil. Evet ülkede içki satışı yok ama bu alkol tüketemeyeceğin anlamına gelmiyor ya da kadınlar çarşaflı ama bu örtünmek zorunda oldukları için değil. Bu tip kurallar toplumsal kurallar. Bir Ummanlı kadın pekala da saçını başını açabilir ve bir bara gidip içip dansedebilir, kimse kırbaçlanmıyor.
Ülkede hiç bir besin üretilmiyor desem yeridir, ne sebze ne meyve, tüm gelir kaynağı topraktan hunharca fışkıran petrol. Öyle Dubai gibi turizm gelirleri de yok. Uğraştıkları tek görünür problem trafik. Ülkenin her yanı otoban. Petrolün sudan ucuz olduğu ve otomobile vergi alınmayan bir ülkede yaşadığımızdan kişi sayısı kadar da otomobil var ve haliyle yollar araba dolu. Toplu taşıma konsept olarak gelişmemiş, ne tren, ne otobüs, ne minibüs, ne de şehir içi otbüslerine rastlamak pek mümkün değil. Ehliyet genç yaşta veriliyor, yollar geniş ve bakımlı olduğundan hız limitleri yüksek. Dolayısılyla da araba kazaları burada ölüme neden olan en büyük etken. Bu sorunu da çözerlerse buranın daha da yaşanır bir yer olacağından şüphem yok.
Yorumlar