odtü-baraka-dksk-demirkazık-utku-bürkan
Ankara’mın sevgili bir üniversitesidir ODTÜ. Ülkenin dört bir yanından gelir öğrenciler. İlkin kimse tanımaz birbirini. Tek başınasındır geldiğinde. Kendi çocukluk heveslerin vardır, hayallerin, coşkuların; paylaşılmayı, paylaşıldıkça artmayı bekleyen. Birgün yolun BARAKAnın önünden geçer...
BARAKA bir küçük binasıdır ODTÜ’nün. İnşaat zamanı, plana aykırı inşa edilmiş derme çatma köhne eski bir yapıdır. Ne önemi var diyeceksiniz? Nedir bizi, hepimizi bu kadar birbirimize bağlayan?
BARAKAydı kuşkusuz dağlara, bayırlara, kayalara olan sevdamızın kaydını tutan. BARAKAydı nice aşkların tohumunu serpen, bir ömür boyu arkadaşlıklarımızın temelini atan. BARAKAdır, BARAKAmdır, BARAKAmızdır bizi ve coşkun sevdalarımızı kucaklayan.
Nice resimler çizildi, yazılar yazıldı, sloganlar atıldı duvarlarına. Çatısına çıkılıp şaraplar içildi, önünde ateşler yakıldı, çadırlar kuruldu, fotoğraflar çekildi. Ne muhabbetlere, ne çay sohbetlerine ev sahipliği yaptı BARAKAm.
Yönetim önce duvarlarını griye boyadı, ardından yıkmak istedi, karşı koydu BARAKAm. Karşı koyduk. Önünü çimlendirdiler, inadına futbol oynadık. Çukurlar kazdılar, doldurduk, yollar açtılar, yine vazgeçmedik. Biz yine BARAKAmızdan vazgeçmedik! İnsan evinden ve ailesinden vazgeçebilir mi?
Dikilen ağaçlar büyüdü, gölgesine yattık, sohbet ettik. Kimisi sınavına hazırlandı, kimisi tezini yazdı bu çimlerin üzerinde. Tüm dostluklar, tüm aşklar bu küçük köhne yapının önünde gerçekleşti. Klübümüzün mekanı oldu BARAKAm. Evimiz oldu. Koca ailemizin sıcak yuvası. Ailemizse DKSK*.
Orda birbirini buldu tüm sevdalılar. Orda paylaşıldı. Paylaşıldıkça çoğaldı. Çoğaldık.
Onca karşı etkene rağmen inadına sevdalandık dağlara, inadına aşık olduk. Vazgeçmedik. Vazgeçemedik ki!
Hiç biri annesinin babasının sözünü dinlemedi DKSKlı çocukların. Gitti. Hepsi gitti. Dağlara gitti. Gittik. Kar, kış demedik gittik. Soğuk nedir bilmedik tırmandık, beraber çadırlarda uyuduk, aynı tencereden çorbamızı içtik. Yemeğimizi, uykumuzu, giysimizi kısaca tüm hayatımızı paylaştık. Hiç birimiz ne dağlardan ne birbirimizden vazgeçemedik.
Biz hayatımızın sevdasını bulduk ve bağlandık yüce dağlara. Biz yıllar yılı büyüyen kocaman bir aile olduk. DKSKlı olduk. Ortak bir sevdayı büyüttük. Gizli parolamız oldu BARAKA ve DKSK.
Geçmişini bilemem ama son on yılda böylesi bir sahneye tanık olmadı BARAKAm. O coşku, o heyecan, o aşk, o hareket, o ateşli sohbetler yerini sessiz bir hüzne ve gözyaşlarına bıraktı bugün. O hepimizi birbirine, bizleri de BARAKAya bağlayan o görünmez ip yine iş başındaydı. Bugün sevgili UTKU ve BÜRKAN’ı ebediyete yolcu ettiğimiz gündü. Bugün BARAKA belki de ilk defa sustu ve pencerelerine siyah bir perde çekti hepimizin gözyaşları altında. Bugün ilk defa bu kadar hüzünlüydü BARAKAm. Hiçbirşey yapamasak da, elimizden birşey gelmese de sadece orada olmak ve onları uğurlamak, kar çiselerken Ankara semalarında. Sessice durmak ve o suskunluğu paylaşmak kırmızı gözlerle. Ama aynı coşku, aynı bağlılık ve aynı aşk hala herkesin yüreğindeyken.
Aynı aşk uğruna verilmedi mi zaten canlar? Dağların, dorukların, o kasvetin ve o büyük salt sessizliğin uğruna. Heybeti ve ihtişamıyla hangimizi büyülemedi ki Demirkazık?
Aşk için ölmek iş değil derler, uğruna ölünecek aşk bulmakmış asıl mesele. Bu gençler, arkadaşlarımız, DKSK ailemizin üyeleri, yeni yılı dağlarda, sevdalandıkları yerde kutlamayı düşleyen, bu coşkuyu yüreklerinde hissedebilen ender kişilerdendi. Onlar, sevdiceklerinin yolunda yitirdiler canlarını. Sevdalandıkları yerde.
Bugün yalnızca biz değil, annelerimiz de ağladı. Bütün babalar iç çekti “vazgeçiremedik şu çocuğu bu sevdadan” diye. Çünkü dağlarda can veren yalnızca UTKU ve BÜRKAN değildi, bizdik, onların evlatları.
Vazgeçemedik ki!
Bu yazı, tüm ODTÜme, BARAKAma, DKSKma, kayıplarımızın tüm sevenlerine, ailelerine, arkadaşlarına ve dünyadaki tüm dağ sevdalılarına.
Hepimizin başı sağolsun.
* ODTÜ Dağcılık ve Kış Sporları Kolu
BARAKA bir küçük binasıdır ODTÜ’nün. İnşaat zamanı, plana aykırı inşa edilmiş derme çatma köhne eski bir yapıdır. Ne önemi var diyeceksiniz? Nedir bizi, hepimizi bu kadar birbirimize bağlayan?
BARAKAydı kuşkusuz dağlara, bayırlara, kayalara olan sevdamızın kaydını tutan. BARAKAydı nice aşkların tohumunu serpen, bir ömür boyu arkadaşlıklarımızın temelini atan. BARAKAdır, BARAKAmdır, BARAKAmızdır bizi ve coşkun sevdalarımızı kucaklayan.
Nice resimler çizildi, yazılar yazıldı, sloganlar atıldı duvarlarına. Çatısına çıkılıp şaraplar içildi, önünde ateşler yakıldı, çadırlar kuruldu, fotoğraflar çekildi. Ne muhabbetlere, ne çay sohbetlerine ev sahipliği yaptı BARAKAm.
Yönetim önce duvarlarını griye boyadı, ardından yıkmak istedi, karşı koydu BARAKAm. Karşı koyduk. Önünü çimlendirdiler, inadına futbol oynadık. Çukurlar kazdılar, doldurduk, yollar açtılar, yine vazgeçmedik. Biz yine BARAKAmızdan vazgeçmedik! İnsan evinden ve ailesinden vazgeçebilir mi?
Dikilen ağaçlar büyüdü, gölgesine yattık, sohbet ettik. Kimisi sınavına hazırlandı, kimisi tezini yazdı bu çimlerin üzerinde. Tüm dostluklar, tüm aşklar bu küçük köhne yapının önünde gerçekleşti. Klübümüzün mekanı oldu BARAKAm. Evimiz oldu. Koca ailemizin sıcak yuvası. Ailemizse DKSK*.
Orda birbirini buldu tüm sevdalılar. Orda paylaşıldı. Paylaşıldıkça çoğaldı. Çoğaldık.
Onca karşı etkene rağmen inadına sevdalandık dağlara, inadına aşık olduk. Vazgeçmedik. Vazgeçemedik ki!
Hiç biri annesinin babasının sözünü dinlemedi DKSKlı çocukların. Gitti. Hepsi gitti. Dağlara gitti. Gittik. Kar, kış demedik gittik. Soğuk nedir bilmedik tırmandık, beraber çadırlarda uyuduk, aynı tencereden çorbamızı içtik. Yemeğimizi, uykumuzu, giysimizi kısaca tüm hayatımızı paylaştık. Hiç birimiz ne dağlardan ne birbirimizden vazgeçemedik.
Biz hayatımızın sevdasını bulduk ve bağlandık yüce dağlara. Biz yıllar yılı büyüyen kocaman bir aile olduk. DKSKlı olduk. Ortak bir sevdayı büyüttük. Gizli parolamız oldu BARAKA ve DKSK.
Geçmişini bilemem ama son on yılda böylesi bir sahneye tanık olmadı BARAKAm. O coşku, o heyecan, o aşk, o hareket, o ateşli sohbetler yerini sessiz bir hüzne ve gözyaşlarına bıraktı bugün. O hepimizi birbirine, bizleri de BARAKAya bağlayan o görünmez ip yine iş başındaydı. Bugün sevgili UTKU ve BÜRKAN’ı ebediyete yolcu ettiğimiz gündü. Bugün BARAKA belki de ilk defa sustu ve pencerelerine siyah bir perde çekti hepimizin gözyaşları altında. Bugün ilk defa bu kadar hüzünlüydü BARAKAm. Hiçbirşey yapamasak da, elimizden birşey gelmese de sadece orada olmak ve onları uğurlamak, kar çiselerken Ankara semalarında. Sessice durmak ve o suskunluğu paylaşmak kırmızı gözlerle. Ama aynı coşku, aynı bağlılık ve aynı aşk hala herkesin yüreğindeyken.
Aynı aşk uğruna verilmedi mi zaten canlar? Dağların, dorukların, o kasvetin ve o büyük salt sessizliğin uğruna. Heybeti ve ihtişamıyla hangimizi büyülemedi ki Demirkazık?
Aşk için ölmek iş değil derler, uğruna ölünecek aşk bulmakmış asıl mesele. Bu gençler, arkadaşlarımız, DKSK ailemizin üyeleri, yeni yılı dağlarda, sevdalandıkları yerde kutlamayı düşleyen, bu coşkuyu yüreklerinde hissedebilen ender kişilerdendi. Onlar, sevdiceklerinin yolunda yitirdiler canlarını. Sevdalandıkları yerde.
Bugün yalnızca biz değil, annelerimiz de ağladı. Bütün babalar iç çekti “vazgeçiremedik şu çocuğu bu sevdadan” diye. Çünkü dağlarda can veren yalnızca UTKU ve BÜRKAN değildi, bizdik, onların evlatları.
Vazgeçemedik ki!
Bu yazı, tüm ODTÜme, BARAKAma, DKSKma, kayıplarımızın tüm sevenlerine, ailelerine, arkadaşlarına ve dünyadaki tüm dağ sevdalılarına.
Hepimizin başı sağolsun.
* ODTÜ Dağcılık ve Kış Sporları Kolu
Yorumlar