Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Depresyon ve Avustralya

Burada eğitim öyle iyi, şöyle güzel diye yazıp yazıp duruyorum. Çocukları sıkmıyorlar, sürekli gırgır şamata, ev ödeviyle yormuyorlar, oyunla öğreniyorlar, her şey güllük gülistanlık… Tabi ki çocuğun hayal gücünü, kendine olan güvenini kırmamak başka bir şey, ancak iş sanki biraz çığrından mı çıkıyor ne? Haftasonları, tatillerde bayramlarda hep eğlence, spor, kahkaha… Misal Pazartesileri Maviler okulda klasik ‘how was your weekend’ ritüeline başlamışlar bile. Geçenlerde çok meşguldük ve tüm hafta sonu evdeydik. Çocuk Pazar akşamı uff ben şimdi Pazartesi ne anlatıcam, haftasonu hiç bişey yapmadık dedi. Ben dumur oldum tabi. İlla bir şey yapıp eğlenmek zorunda mıyız? Bi sefer de sıkılarak evde otursak olmaz mı? Kötü eleştiri yok, yaptığın sürekli övülüyor, mütemadiyen pozitif şeyleri öne çıkarıyorlar. Eee? Bu çocuklar büyüyor, sonra en ufak bi eleştiriye, strese dayanamayan yetişkinler olup çıkıyorlar. Ülkede herkes depresyonda anasını satayım!  Üniversite öğrencileri bizim ma

Yazimin

Bu dönem yeni bir hoca grubuyla ders vermeye başladım. Tanışma toplantısı, herkes adını söylüyor felan... Biri dedi ki, benim adım 'Simon' ama bana 'Sigh' (Saaayyy) diyebilirsiniz. 'Melissa' zaten direk 'Mel' oldu, sorulmadı bile. 'Roger' da ben de 'Rog' (Rooc) ile mutluyum dedi.  Adımı sordular, 'Yaazmin' dedim. Saaay bana sordu, peki sana ne diyelim Yaazmin? Dedim bana 'Yaazmin' diyin.  'Ohh reallyy??' dedi, 'What about Yazz?' Dedim ki 'Well, actually I prefer Ya-se-min. That's what my name is, but people can't pronounce'. Ohh OK o zaman 'Yazimin' dedi. Hah, dedim işte, tam da bu nedenle adımı Yaazmin yaptım. YAZİMİN nedir yahu? Börülce'ye mi dönsem naapsam? Bu Yaazmin'den de sıkıldım.

Çok yazmaktan parmakta çıkan nasır

Mühendislikte verdiğim derste bir çocuk var, şimdi adını afişe etmeyeyim ama çok tipik bir Tü rk adı ve soyadı var. Neyse bu hafta masalarına gidip sordum dedim kim bu. Benim dedi biri, dedim adın Türke benziyor. Ha evet, sizde mi falan filan dedi, Türkçe konuşmaya başladık. Burda doğmuş ama Türkçesi de harika. Dedi ki biz bi ara kesin dönüş yaptık, ben ilkokul beş ve orta1'i Ankara'da okudum, orda çocukları ne kadar çok çalıştırdıklarını gördüm, deli gibi çalış tımsa da bi türlü hıza yetişemedim. Annemlere nooolur geri dönelim diye tutturdum , tek çocuğum onlar da kırmadılar beni, ailecek yeniden Avustralya'ya döndük dedi . Burdakiler bilmiyor ki dünyanın başka yerlerinde çocuklar okulda ne çok çalışıyor ne çok ödev veriliyor, sonra burdaki eğitimden ağır diye şikayet ediyorlar dedi.  On sekız on dokuz yaşındaki bi çocuğun bu bilinçte olması güzel. En azından mıy mıy şikayet etmek yerine elindekine dört elle sarılıyor. Mavi'yi de getirip