Kayıtlar

Mart, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Toplantılar

Bu işyerleri ne acayip. Önce tüm çalışanlar bir araya gelip toplantı yapıyor. ‘Bunu bunu bunu’ ve de ‘şunu şunu şunu’ yapmalıyız diye kararlar alınıyor. Aradan bir süre geçiyor. Sonra yeni bir toplantı daha yapılıyor; ‘bunu bunu bunu’ önce, ‘şunu şunu şunu’ ise sonra yapmalıyız deniyor. Aradan yine vakit geçiyor. Eyvah çok geç kaldık, bakalım neler yapılmış diye yeniden toplantı yapılıyor. Aman allahım, birşey yapılmamış, vakit yetmeyecek, biz en iyisi ‘bunu bunu’ ve ‘şunu şunu’ iptal edelim, onun yerine sadece ‘bunu’ ve ‘şunu’ yapalım kararı alınıyor. Herkes bir oh çekiyor. Bir miktar daha vakit geçiyor. Yine bir toplantı; ‘bu’ ve ‘şu’ yapılmamış, en iyisi ‘bunu’ ‘onlar bunlar şunlar’, ‘şunu’ da ‘şunlar bunlar onlar’ yapsın deniyor. Yine vakit geçiyor. Bir sonraki toplantıda herkes şikayetçi, konuyu pek bilmediklerini icra ediyorlar: ‘onlar bunlar şunlar’ ‘onu’ değil de ‘şunu’, ‘şunlar bunlar onlar’ ise ‘şunu’ değil de aslında ‘bunu’ yapsalar daha iyi olacağı sonucuna varılıyor. Derke

Arapçayı Nasıl Öğrenemiyorum

Arapçayı nasıl öğrenemiyorum? Öğrenemiyorum işte. Ne bir istek, ne bir heves, ne bir ilgi var. Tek kelimesini bile konuşmak istemiyorum. Ben ki dil öğrenmeye yatkın bir yapım vardır; ingilizce, fransızca, ispanyolca, italyanca hepsine merakım sonsuz, hatta kimsenin konuşmadığı endonezya dilini bile öğrenmeye yeltenmişliğim var ama arpça I-Iıhh! Bi soğuk, bi itici, bi çirkin, bi de zor işin açıkçası, zaten yazamadığın okuyamadığın dili nasıl öğrenirsin? Bir de neden öğrenirsin? Sanırım ben bir neden bulamadım! Atatürküme sonsuz teşekkürler ki zamanında bizi bu zor ve kaba dilden kurtardığı ve latin alfabesiyle tanıştırdığı için. Her ne kadar Atatürkü buralarda büyük diktatör olarak tanısalar da harf inkılabını –ve tüm diğerlerini de- saygıyla karşılıyorum – bu arada Atatürk’ü İstanbul’u fetheden kişi olarak tanıyan da mevcut-.

İslam Ülkesinde Flört

Herhangi bir yazıya böyle bir başlık atılabilir, ancak burada böyle bir konu mevzu bahis bile olamaz. Konuyu daha içerikli anlayabilmek için Rajaa Alsanea’nın kaleme aldığı ‘Girls of Riyadh’ (Riyad’ın Kızları) başlıklı romanı alıp okudum. Acaba Arabistan’da durum nedir diye. Yazar, genç Arap kızları ve erkekleri arasında gizliden gizliye yaşanan flörtleri, gençlerin nerelerde nasıl tanışıp, internet ya da cep telefonu gibi bilimum iletişim araçları sayesinde nasıl kimselerin haberi olmadan haberleştiklerini, konu evliliğe gelince ailelerin olayları nasıl karıştırıp seven gençlerin bir türlü evliliklerine razı olmadıklarını, evlilik öncesi yaşanan cinselliğin getirdiği sonuçları, örnekleyerek güzel bir öykülemeyle anlatmış. Durum burada da farklı değil. Tabi ki dışarıdan gözlemleyen biri olarak ne onların hissettiklerini hissedebilirim ne de yaşadıklarını anlayabilirim. Ancak tanık olduğum, duyduğum ve gözlemlediklerim şöyle: Aynı restorana giden kız ve erkeğin farklı masalara oturup

Muscat Trader Vic's

Geçmişi 1934lere dayanan ve dünya üzerinde yirmiküsür yerde bulunan bu restorant-bar karışımı mekan Muscat’ta Intercontinental Hotel içinde konuşlanmış en sevdiğimiz ve her hafta abonelisi olduğumuz yer. Eğlence, alkol, bar ve café yoksunu bu şehirde Trader Vic’s e artık o kadar çok geliyoruz ki, ‘bakın biz her hafta geliyoruz’ diye indirim olayına bile girdik allahın Interconunda -evet Türküz-. Canlı müzik yapan grup, hayatımda rastladığım en canlı ve heyecanlı ve eğlenceli cinsten; 3 güzel bayan ve bir şapkalı adamda oluşan Kübalı bir grup. Kapalı memleketin kapalı kapılar ardındaki çılgın geceleri, bir yanda beyaz entarisiyle tütsü kokan omanlı bir adam, diğer yanda sutyensiz koca memeleriyle samba yapan brezilyalı dolgun hatun, bu memleketi seviyorum :) Perşembeleri (buranın Cumartesisi) bardaki herkes tanıdık –Datça moduna bağladık-. İlk başlarda çekinerek salsa yaptığımız yabancılar bile artık tanıdık, her hafta Trader’da buluşuyoruz. Zaten ortam TAV’ın (Çağrı’nın çalıştığı

Kültürel Kodlar

İnsan kendi kültürü dahilinde yaşadığında diğer insanları ayırt ederken içselleştirdiği bazı kodları kullanır farkında olmadan. Misal bizim toplumda, yumurta topuklar, pala bıyıklar, göbeği kemerinin üzerine düşmüşler, kaşı delikler, platin sarısı çakma sarışınlar, tişörtü kotun içine sokanlar, gömleğin yaka düğmelerini açık bırakanlar, hermes çanta takanlar… hepsi kişinin ait olduğu / inandığı / sosyal / kültürel / politik yapının getirdiği somutlaşmış estetik kodlardır. Kişinin şivesi, kelimeleri yuvarlama şekli, araya farklı ekler sıkıştırması, vurgusu ise nereden geldiğinin, nereli olduğunun duyusal kanıtıdır. Arabesk dinleyen, Türkçe pop dinleyen, metal dinleyen her bir kişi birbirinden farklıdır. Ancak farklı bir kültüre, farklı bir dilin içine girdiğiniz zaman sanki herkes aynı gibi gelmeye başlar size. Bu Avrupa’ya da gitseniz, Asya’ya Uzak Doğu’ya da gitseniz -eğer orada sadece bir ziyaretçiyseniz- aynıdır. Onlar sanki hep bir karaktersizdir fark ettiyseniz, kişiliksiz, sade