ÇOCUĞUMUZA DOKTOR SEÇERKEN

Yaş o beş on altı, hepimizin ergenlik buhranı geçirdiği yıllar. En yakın arkadaşlarımdan biri kıvırcık saçlarından nefret ediyor, kızı beş yıldır tanıyoruz, saçlarını artık nasıl sımsıkı topluyorsa onun düz saçlı ve çekik gözlü olduğunu sanıyoruz, daha saçının kıvırcık telini görmemişiz. Bir diğeri her gün aynanın karşısında uf bacaklarım eğri, çok ince, arasından tren geçiyor, bir türlü birleşmiyor derdinde. Genel bir burun beğenmeme hemen hemen hepimizde, çıkan sivilcelerimize isim koyuyoruz filan, malum bazıları bir süre bizimle kalmayı tercih ediyor, diyorum ya şımarık ergen bunalımları. Tabi ki benim payıma düşen de ‘ben neden uzamıyorum?’ bunalımı.

Orta 2’de Ev Ekonomisi öğretmenleri sınıftan benimle beraber bir kızı daha yanına çağırıyor, siz pek kısa ve minyonsunuz, biz size bir diyet yazdık diye elimize bir kağıt tutuşturuyorlar. Bilinçli bir diyet olduğunu sanmıyorum, ancak iyi niyetli. O zamanlar yemek ve ben hiç yan yana durmayan iki şey. Yemek yemenin zevkini daha tadamadığım kayıp çiroz yıllarım! Neyse, listeyi okuyunca gözlerim fırlıyor tabi. Her gün bir kibrit kutusu peynir mi, off, bir oturuşta 10 zeytin mi? Şimdi koysan yarım kilo zeytini çıt çıt yerim valla. Tabi ki pratikte pek uygulanamayan bir diyet oldu. Ancak diğer kız uygulamış olacak ki, o seneler geçtikçe sınıfta arka sıralara terfi ederken ben hala bıdık boyumla kabak gibi en önde oturuyordum.

Olayı iyice dramatikleştireyim: Arkadaşlarımın küçüklerini filan giymeye başlamışım… Voleybola başladım, evde kapı eşiklerinde zıplıyorum, süt tüketimini arttırmışım, yok, nafile. Herkes azar azar boy alırken ben yerimde sayıyorum. Bu bunalımımı fark etmiş babam beni bi doktora götürmeye karar veriyor. Adam nereden bilebilir ki onun da ayrı bir travmaya yol açacağını, tamamen iyi niyet.

Neyse, -o işini bilmez, insan ilişkisi, empati yoksunu, kaba ve hödük- doktor boğazıma gözüme bakıp, boyumu kilomu ölçtükten ve birkaç soru sorduktan sonra iki arada bir derede elini zart diye koynuma daldırıp memelerimi sıkıyor ve ‘yok abii bu uzamaz’ diyor babama. Hayır, babam adamın ne yaptığını gördü mü ondan bile emin değilim, bir şey de söyleyemiyorum, gerekli miydi bu muayene diye. Kendi genç kız mantığımla bu geri zekalının aslında beni taciz ettiğine değil de, memelerimdeki lenf bezlerinin ne kadar büyüdüğünü kontrol ettiğine inanıyorum, bunun tamamen hormonel bir muayene olduğunu anlayabilecek bir olgunluktayım, ama yine de hoşuma gitmiyor.

E be dangalak! Bu iş böyle mi yapılır. Sutyen giymeye yeni başlamışız, çıktığı belli olmasın diye bol şeyler giydiğimiz dönemler, sınıftaki erkekler hala gömleğimizin arkasından kopçaları çekiyor. Sen ne yapıyorsun? Hayır allahtan akıllı bir kızım da, bi de bu işini bilmez yüzünden bunalımdan bunalıma sürüklenmemişim. Ama aradan yirmi küsur sene geçmiş, bunu hala hatırlıyorsam demek ki epey rahatsız etmiş.

Zaten o sıkıştırma işinin şaşkınlığını ‘abi bu uzamaz artık’ bozmuş. Lan, ‘bu’ diye bahsettiğin kim, ben bir insanım, benimle konuşsana, suratıma baksana, açıklasana, adam gibi cümleler kursana! Gerçi doktorun hakkını da yememek lazım, annelerin altın günlerinde birbirlerine ‘ayy benim oğlan bir senede 15 santim arttı şekerim, benim boyumu geçti vallahi’ dedikleri dönemi hiç yaşamadım ben, hala annemden kısayımdır.

Zaten boy kompleksini de üniversite sınavlarına hazırlanırken unuttum gitti, lisede kaldı, bitti. Ama o dangalak doktorun şuursuz tavrını hiç unutmadım. Hangisi daha kötüydü bilmiyorum, tacize uğrayıp uğramadığımdan emin olamamak mı, artık uzamayacağımı öğrenmek mi.

Kıssadan hisse: Etraf mal dolu. Çocuklarımızı götürdüğümüz doktorların bilgisinden çok hödük olup olmadıkları daha önemli. Bu şimdi yıllar sonra nereden çıktı diye soracak babam. Geçen oğlanı doktora götürdük, tamamen başka nedenlerden dolayı; öksürük möksürük. Doktor hanım eline kulak aletini aldı, bak şimdi bu fenerle kulağına bakacağım içini daha iyi görmek için dedi, bak şimdi bu tahta çubukla boğazına bakacağım anlaştık mı diye sordu, bizimkisi kafasını salladı, stetoskopun ucunu gösterdi, sence bu soğuk mu sıcak mı diye sordu, sırtını dinlemek istiyorum lütfen açar mısın diye izin istedi, çocuk tamam deyince de dinledi.

Bunlar ayrıntı gibi ama, çok önemli şeyler. Başkentteki saygın bir hastanede çalışan doktor bu şekilde boy uzar mı uzamaz mı diye kontrol ediyorsa, kim bilir taciz tecavüz sonrası rapor almaya giden zavallı küçük kızlar nasıl muayene ediliyor, bir de üstüne ne doktor travmaları geçiriyorlardır düşünmek bile istemiyorum.

Yorumlar

En çok okunanlar

Isim Konusu

KIRKINI ÇIKARDINIZ MI?

Melbourne Gerçekleri Volume 1

Melbourne Gerçekleri Volume 2

Kültürel Kodlar

Yarra Valley Wineries / Şarabımızı nerde tatsak?

Ayakkabılarınızı mı çıkarırsınız, galoş mu alırsınız?

AVUSTRALYA GÖÇMENLIK BASVURUSU

Türkiye Tatili Sonrası Avustralya’ya Dönüş

Turuncu Balık